Güney Kürdistan Bağımsızlık Referandumu'nun yarattığı sonuçlar, deyim yerinde ise, Türkiye ve İran'da mantıksal depremlere neden oldu. İnsani duygularından tutun, aklıselimin düşündüklerinin tümü tekamül kazasına kurban olmuş gibi görünüyor! Bin bir sorunla sorun yaratmak için yola çıkan bu mantıksızlığın bedeli, bölge halklarının başına ne tür belalara sebep olacağını kestirmek güç. Aslına bakılırsa, yükselen bu ürkütücü tablodan, Güney Kürt halkından önce Türkiye ve İran halklarının ürkmesi gerekir!
Her nedense Güney Kürt halkının iradesine karşı yükselen bu anlaşılmaz ses tonu, bana Bakkal Mıho'nun hikayesini hatırlattı.
Dere kenarına kurulmuş bir köyde bakkallıkla geçimini sağlayan Mıho adında biri varmış. Yıllar içerisinde Mıho dükkânını büyütmüş, geliştirmiş. Adı çevrede ki köylere kadar yayılmış. Çevre köylerden dükkânına alışverişe gelenlerin sayısı her geçen gün artmış. Mıho'nun bu gelişmeler nedeniyle gelirleri artmış. Lakin gündüz müşterileriyle uğraşırken, geceleri de dükkânına musallat olan farelerle uğraşmak canını pek sıkarmış.
Bu can sıkıntısı öyle bir hal almış ki, Mıho zamanının çoğunu, farelere tuzak kurmak, fareleri zehirlemek gibi projelere ayırmış ama kurduğu tuzakların, yerleştirdiği zehirlerin hiç birinin faydası olmamış. Fayda etmesinden ziyade yerleştirdiği kapan ve zehirler birçok tavuk ve ördeğin ölmesine sebep olmuş!
Bizim Mıho bu durum karşısında kara kara düşünüyorken, günlerden bir gün şiddetli bir yağmurun sonucu oluşan sel yıllarca emek verdiği dükkânını suların içine gömer. Mıho'nun dükkânının sular altında kaldığın öğrenen köylüler, hem geçmiş olsun demek, hem de yardımcı olmak için Mıho'yu ziyaret etmeye giderler. Köylüler Miho’nun yanına vardıklarında gördüklerine pek bir anlam veremezler. Bizim Mıho yeller esen dükkânın arsasında elinde bir mendil halay başı misali halaya durmuş. Mıho'yu bu halde görenler ''kırk gün kırk gece süren'' bir düğünün sahibiymiş algısına kapılırlar.
Köylüler daha fazla dayanamayıp, '' Yahu Mıho bizler dükkânının sular altında kaldığına üzüldük, sana geçmiş olsun demeye geldik, sen hiç bir şeyler olmamış gibi halay çekiyorsun. Buna bir anlam veremedik'' derler. Köylülerden bu sözleri duyan Mıho, soğukkanlılığını bozmadan '' Bugün benim en mutlu günüm, mal, mülk umurumda değil, dükkân sular altında kalmış, kalmamış çok da dert değil. Yıllardır başıma musallat olan farelerden kurtuldum ya, ben halaya durmayayım da kimler dursun? Dükkân ile birlikte farelerde gitti ve en büyük sorunum çözülmüş oldu. Ew tir ji mişkare nema'' diye köylülere cevap vermiş.
Maalesef Türk Devletiyle İran devletin Güney Kürt halkına karşı yükseltilen ürkütücü üslup da Bakkal Mıho'nun mantığı kokuyor. Velhasılıkelam, Türk devletiyle İran devletinin, Güney Kürt halkına karşı yaklaşımların arkasında ''o topraklarda Güney Kürtler ulusal kazanımlarından yoksun kalsın, buna karşılık Türkiye ve İran batacaksa batsın'' mantığıdır. Ama yinede umar ve dileriz ki, Türkiye devleti Güney Kürdistan'ın Kürt halkıyla köprüleri tümden yıkıp viran etmesin. Zira Güney Kürt halkıyla yıkılacak köprünün enkazın altında, Türkiye Kürtlerinin duygu dünyasının da olacağı unutulmamalıdır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.