Onlarca Kürt yerleşim alanları yerle bir oldu. Yüz binlerce insan evsiz barksız kaldı, binlerce insan hayatını kaybetti. Peki, yaşanan bu kadar acı bir tablo varken, bu acı tablonun muhasebesi samimi bir şekilde yapılmayacak mı? Kürdistan coğrafyasının beşte bir bölümünde yaşanılan bu acı tablonun hesabı/kitabı ne olacak?
Haydi diyelim ki, bizim gibi insanların tavrı, daha ilk günde başlatılan hendek sürecine karşı net ve açıktı. Peki, başlatılan hendek sürecinin en ateşli savunucularının tavır ve duruşları da bizim gibi net ve açık mıydı? Başlatılan hendek savaşına karşı duruşumuzu somutlaştıran tüm gerekçelerimizi samimi bir şekilde ortaya koyduk durduk...
Örneğin, başlatılan hendek savaşı, Sayın Öcalan\'ın demokratik siyaset stratejisiyle uyuşmadığını söyledik. Uyuşmuyor dememizin gerekçesi ise, demokratik siyasetin yüzde on üç oy oranıyla şahlanmasına dayandırdık. Hendek süreciyle başlatılan şehir savaşına karşı çıktık, karşı çıkış gerekçemizi de, Kürt halkının böylesi ağır bir yükü kaldırmayacağını çeşitli gerekçelere bağladık. Kobani örneğinden hareketlenerek kurulacak hayal ve stratejilerin tümü, felaketten ötesini göstermediğini dillendirdik. Bu dillendirmemizin çünküsünde de, IŞİD faktörü ve buna paralel uluslararası güçlerin ayağa kalkışının farklılığı vardı.
Peki, hendek savaşını gündemleştiren dostlarımız, hendek savaşıyla neye, nasıl niyet etmişlerdi? Niyetlerinde bağımsız bir Kürdistan inşa etme sürecini başlatmak mı vardı?
ASLA! Asla dememizin sebebi, bizim öyle düşündüğümüzden değil, onların kendi açıklamalarındandır. Peki, o zaman bu sürecin başlatma gayesi hiç yok muydu? Amaçsız olduğunu söylemek mümkün mü?
Hayır değil tabi, zira gaye de belliydi. Belliydi dememizin gerekçesi yine kendilerinin yaptığı çeşitli açıklamalarında vardır. Yani her şey Türkiye\'nin demokratikleşmesi için! İşin aslına bakarsan her türlü bedel elbette ki, en ufak bir demokratikleşmeye değerdir; ama gel gelelim ki insanı kafası tam da burada karışıyor!
Kafa karışıklığına yol açan gerekçemiz ise, mademki bu hendek savaşı genel itibariyle Türkiye ve Türkiye\'nin demokratikleşmesi içindi, o zaman neden İstanbul, İzmir ve buna benzer metropol şehirlerinde hendek kazılacak sokak bulunmadı? Yada onlarca Kürt yerleşim alanları topla tankla Türkiye\'nin demokratikleşmesi için yerle bir edilirken, neden Türkiye’nin demokratikleşmesi adına ödenen bunca yıkımın faturası Kürt halkıyla sınırlı kaldı?
Açık ve net söyleyelim ki, dert küpüne dönüşen kalemlerin yazacağı çok ama çok şey vardır. Dolayısıyla yazabildiklerimizin ne kadar gerekçesi varsa, yazamadıklarımızın da o kadar gerekçesi vardır!
Örneğin yasakların kısmen kalkmasıyla hızlanan sözüm ona yaraları sarma toplantıları bile insan beynini umutsuzlaştırmaktan ötesini göstermiyor! Göstermiyor çünkü yaranın teşhisi yapılmadan yaranın nasıl tedavi edileceğini anlamakta zorlanıyor insan. Yaranın siyasal anlamındaki teşhisi ise, yaşanılan surecin getirisini samimi bir şekilde ifade edebilmesidir. Dolayısıyla yaşanılan bunca yıkımın hesabı/kitabı yapılmadan, oldu bittilerin arkasına sığınıp yaranın tedavisi yapılmaz! Açık ve net söylemek gerekirse bahsedilen yaranın tedavisinin yolu, bu acıları yaşayan halkın beklentilerine cevap vermektir.
Hemen belirtmeliyim ki, Kürt halkının beklentisi kimi çevrelerin ısrarla üstünde durmaya çalıştığı maddiyet bulvarı olmadığıdır.
Velhasılıkelam, Hazır OHAL ilan edilmişken, Kürtlerin hakkaniyetleri bağlamında Kürt partileri ve temsilcilerinden kaynaklanan yetmezlikleriyle tanışmalıdır. Gerçi bu coğrafyanın siyasal pazarında kendi yanlış ve yetmezliğiyle tanışıp yüzleşmek çok zor! Zira bu coğrafyanın siyasal pazarında yanlış ve yetmezlikleri kamufle edecek kumaştan başkası bulunmuyor. Hangi siyasi esnafın dükkanına uğrarsan uğra, kendi yetmezliğini bin bir bahane ve gerekçelerle desenlenmiş hazır kumaşı tutuşturur eline. Ola ki, indirimden yararlanmak için dükkanında biraz daha kaldın, o zamanda bin bir şarlatanlıkla beyinsel raflarına dizdiği günah keçilerini bir bir anlatmaya çalışır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.