Kürd Halkı yaşadığı kadim topraklarda yaklaşık 6 bin yıllık bir geçmişe, oldukça derin bir kültüre sahip olmasına ve tarih boyunca birçok bedel ödemesine rağmen günümüze kadar henüz bağımsız bir devlet kuramamıştır. Ancak 21. Yüzyılın yaşadığımız bu döneminde 50 milyon nüfuslu Kürdlerin aksine nüfusları 200 binleri dahi bulamayan farklı milletlerin ulusal ve özgür devletlerine sahip olduğunu görmekteyiz. Bu kısacık bilgiden hareket ettiğimizde dahi Kürdlerin kendi devletlerini kuramamış olması oldukça düşündürücü ve trajikomik bir durum arz etmektedir.
Milletlerin kalıcı ve başarılı olmasının temel prensiplerinden en önemlisi kendi tarihlerini doğru anlatan sosyolojik belgelere, bilgilere ve sağlam bir mücadele arşivine sahip olmasıdır. Ancak ne yazık ki Kürdlerde bu süreçler tam tersine işlemiş yeni gelenin geçmiş mücadele ve emeği inkârı ve karalaması biçiminde yürütülmüştür. Bu konunun en somut örneklerini Apocu hareketin ortaya çıkmasıyla görmekteyiz. Bu hareket ortaya çıkarıldığı günden itibaren Kürdlerin geçmişteki mücadelesini ve değerlerini inkâr, karalama ve ihanetle suçlamasıyla görülmüştür.
Yakın tarihe baktığımızda coğrafyamızda İttihat ve Terakki kadroları tarafından başlatılan ırkçı, Türkçü ve tekçi hareket bu topraklarda yaşayan başka halkları inkâr biçimindeki anlayışı Lozan’ daki sinsi ve kahpe siyasetle somutlaştırmış, başta Kürd Halkı olmak üzere diğer halklar yok sayılıp, TC Devleti sadece Türklerin Devleti sayılarak diğer milletler statüsüz bırakılmak suretiyle tüm insan haklarından ve özgürlüklerden mahrum bırakılmıştır.
Bu kısa ve özet bilgilerden hareket edecek olursak Kürdlerin ilk ve kalıcı ölüm fermanı Lozan’ da boyunlarına asılmış ve o tarihten günümüze kadar 100 yıl geçmiş olmasına rağmen Kürdistan coğrafyası bir tek gün olsun huzur bulamamış; katliam, zulüm, sürgün, acı ve yoksulluktan başka insana yakışır bir hayata hasret kalmıştır. Kısacası İttihat Terakkici Kemalist iktidarlar iflah olmaz alçak, ırkçı zehirlerini Kürdistan coğrafyasına bir asır boyu akıtmaya devam etmişlerdir.
Konuya Kürdler açısından baktığımızda ve aynı zamanda kendi öz vatanlarından kovulmuş Türklere göre değerlendirdiğimizde hiç de şaşırtıcı bir durum yoktur: asıl şaşırtıcı olan yukarıda bahsettiğimiz 100 yılık düşmanca tavır ve uygulamalardan sonra devletin derin labirentlerinde yetiştirilmiş Apocu kadroların günümüzde Kemalist anlayışa hayranlıkları ve Kemalistlerle birlikte kurdukları iş birliğidir; bedelini Kürdlerin ödediği ve yine Kürd gençlerinin ölüm tarlalarına sürüldüğü bu dönemde Türkiye’ deki farklı anlayışların birbiriyle çıkar çatışmasında ve iktidar kavgasında Kürdlerin ebedi ve ezeli düşmanlarına hizmet ettirilmesidir. 100 yıllık bu tarihsel gerçeklikler çerçevesinde olaylara bakıp değerlendirdiğimizde Kürdlere zulüm edenlerle Kürdlere ihanet edenlerin bir arada olmasının takdirini mazlum ve mağdur Kürd Halkının takdirine bırakıyorum.
Kuzey Kürdistan orijinli bu yapının bir taraftan uyguladığı siyaset tarzı ile Kürdlerin umutlarını 50 yıl geriye atarken diğer taraftan diğer parçalardaki Kürd Ulusal gelişmelerine ve mücadelesine kimlerle iş birliği yaparak engel olduğu sanıyorum aklıselim bütün Kürdler tarafından da görülmektedir. Bizler bu talihsiz hareketi yöneten kadroların ne düşünüp kimlere hizmet ettiklerini gayet iyi biliyoruz. Ancak bizim içimizi acıtan yurtsever Kürd Gençlerinin ve mazlum Kürd Halkının bu şeytani anlayış vasıtasıyla nasıl kullanıldığıdır. Bizim içimizi acıtan ve yüreğimizi kor ateş gibi yakan budur. Umarım ve temenni ederim ki Kürdler bu kadar acıdan sonra asıl gerçekleri görerek kısa zamanda bu talihsiz hareketi kendi kaderiyle baş başa bırakır.
Saygılarımla
M. Hüseyin TAYSUN
04/08/2018 İST.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.