Sayın Mesud BARZANİ’nin büyük siyasi riskleri ve muhtemel askeri saldırıları göze alarak 7 Haziran 2017 günü tüm dünya kamuoyuna açıklamış olduğu 25 Eylül 2017 tarihinde yapılacak Bağımsızlık Referandumu kararı 50 milyon nüfuslu Kürd Halkı açısından tarihi bir karar özelliği taşımaktadır.
Tüm Kürdistanlıların kaderinde çok önemli bir niteliğe sahip olan bu tarihi karar Kürdler ve Kürdlerin dostu çevreler arasında büyük bir ilgi, sevinç ve heyecan yaratırken yüzyıllardır Kürdistan’ı sömürgeleştirip kendi aralarında parselleyen İran, Türkiye, Irak ve Suriye devletleri nezdinde büyük bir şok etkisi yaratmış ve bahsi geçen devletlerin ardı arkası kesilmeyen tehdit, baskı ve şantajlarına muhatap olmaktadır.
Kürdler açısından devletleşmek ve Kürdlerin kendi kaderini kendisinin belirlemesi, özgür bir vatana sahip olması anlamına gelen bu tarihi kararın elbette ki dünyadaki ve özellikle bölgemizdeki dengeler üzerinde oldukça sarsıcı etkileri olacaktır. Nedenine gelince Kürdistan’ın bağımsızlığı ile birlikte yüzyıllık statüko çözülecek ve yeni bir takım dengelerin oluşması gündeme gelecektir. Açıkçası bu durum karşısında başta küresel güçler olmak üzere bölge devletleri de ellerindeki kartları yeniden karmak zorunda kalacaklardır.
Kek Mesud BARZANİ’nin bu tarihi kararı açıklaması ve her şeye rağmen ortaya koymuş olduğu kararlı tutumu başta küresel güçler olmak üzere bölge devletlerini oldukça derinlikli düşünmeye ve Ortadoğu’daki devlet politikalarını yeniden oluşturmaya zorlamaktadır. Bu yeni durum Ortadoğu’da yüzyıllardır köle pozisyonunda tutulan bir milletin ısrarlı mücadelesi ve ağır bedellere mal olmuş savaşımı sonunda ortaya çıkacak olan nur topu gibi yeni bir devletin müjdesini vermektedir.
Tüm bu gelişmeler ve Kürdlerin ısrarlı tutumundan sonra bu haklı ve meşru talep karşısında başta ABD olmak üzere tüm Batı dünyası oldukça temkinli ve ılımlı bir yaklaşım sergileyerek Kürdlerin vermiş olduğu bu tarihi karara saygılı olacaklarını beyan etmektedirler. Ancak bütün bu yaklaşımların yeterli olmadığını gören Sayın Mesud BARZANİ bir taraftan dünya devletlerinin desteklerini almak üzere yoğun bir diplomatik Faaliyet yürütürken diğer taraftan Kürdlerin kendi aralarında birliğini sağlamak üzere önemli çalışmalar yapmaktadır.
Ancak Kürdler açsından alınmış olan bu tarihi kararın başarıya ulaşıp vücut bulması için Sayın BARZANİ ve diğer Güneyli kardeşlerimizin çaba ve çalışmaları yeterli olmayabilir. Bu anlamda tüm Kürdistan parçalarındaki siyasi çevrelerin ve Diasporadaki Kürdlerin tüm olanaklarını zorlayarak meseleye sahip çıkıp gayret göstermeleri tarihi ve kaçınılmaz bir kutsal görev olarak algılamaları gerekmektedir. Nedenine gelince başta Kürdistan’ı sömürgeleştiren devletler olmak üzere irili ufaklı tüm hasım çevrelerin Kürdlerin bu tarihi kararını boşa çıkarmaya yönelik açık veya gizli faaliyetlerini yoğunlaştırdıklarını bilmekteyiz. Burada hasımlarca yapılmak istenen şey doğacak çocuğu daha anne karnındayken öldürmektir.
Oysa yüzyıllardır ağır bedellerin ödendiği bu kutlu mücadeleden doğacak olan Kürdistan Devleti bölge barışına büyük hizmetler vereceğini hem 15 yıllık Kürdistan Federal Yönetiminin uygulamaları hem de Kürdistan Devletinin istikbale yönelik barışçı taahhütleriyle ortaya koymaktadır. Bu kutlu mücadele süreç içerisinde mazlum Kürd Milletini özgürleştirirken ayrıca bölge barışına da büyük katkı ve hizmetleri olacağını daha şimdiden bölge halklarına vaat etmektedir.
Tarih ve yaşanan hadiseler göstermiştir ki 50 milyonluk bir halkı yok sayarak veya farklı vahşi yöntemler uygulayarak fiziken ortadan kaldırmak mümkün olamayacağı gibi Ortadoğu’ya barış ve huzurun gelmesi de böylesine yaklaşımlarla imkânsızdır. Ancak gelinen noktada görünen o ki Kürdleri köleleştirmek isteyen hasımları bu mazlum halkın bütün haklılığına rağmen katır inatlarından vazgeçmeyecek ve Kürdlerin “kendi anasını görmemesi için” var olana imkânlarını sonuna kadar kullanarak Kürd Halkının özgürleşmesini engellemeye çalışacaklardır.
Varsın Kürdlerin düşmanları yüzyıllardır içinde debelendikleri yanlışlarında ısrar etsinler ve yine varsın o ırkçı ve şoven düşünceleriyle doldurmuş oldukları beton kafalarını duvarlardan duvarlara çarpsınlar. Burada belirleyici olan Kürdlerin ne yapacağı ve bu haklı ve meşru mücadeleyi kendi aralarındaki tüm yapay sorunlarını aşarak birlik içerisinde nasıl zafere taşıyacaklarıdır.
İşte bütün bunlardan dolayıdır ki Bağımsızlık Referandumu ilan edildiğinden bugüne kadar farklı gerekçe, bahane ve ütopyaları ortaya atarak kendi halkına zarar veren hatta mevcut tutumlarını devam ettirme şartlarında ihanete varacak olan Goran ve Kandil’deki “Hevallere” seslenmek istiyoruz: İçinden geçmekte olduğumuz bu tarihi süreçte artık güdümlü siyaset tarzını bırakıp halkımızı kurtuluşa götürecek olan bu tarihi sürece sizler de katkı sunun. Mevcut durum yurtseverlikle ihanet arasında bir tercih ortamıdır, bu ortama sizler de eteğinizdeki taşları atarak katkı sunun ki 50 milyonluk Kürd Halkı ve yeniden yazılacak olan Kürdistan Tarihi sizden hesap sormasın. Kürdistan’ın yer altı ve yer üstü zenginlikleri özgür koşullarda siz ve sizin gibilerin tüm beklenti ve fantezilerine yetecek durumdadır.
Umuyor ve temenni ediyoruz ki bu dar zamanda tercihinizi kendi halkınızın bağımsızlık mücadelesinden yana koyarsınız. Çünkü hiçbir şey özgürlük ve bağımsızlık kadar değerli ve anlamlı değildir.
Saygılarımla.
M. Hüseyin TAYSUN
26/07/2017 İSTANBUL
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.