Herhangi bir halkın Dünya Milletler Camiasında itibar sahibi olmasının vazgeçilmez koşulu o halkın kendisine ait bir takım kutsalları ve değerlerinin sahiplenilmesiyle mümkündür. Örneğin halkların dili, kültürü, tarihi ve bu konuda mücadele edip bedel ödeyenlerin ortaya çıkardığı semboller son derece önemlidir. Bu anlamda Kürd Ulusal Mücadelesi süreçlerinde ortaya çıkarılmış olan Ala Rengin, Ey Ragip, Kürdistan Siyasi Haritası Kürd halkının kutsalları ve vazgeçilmezleri olarak bilinmelidir.
Dolayısıyla Kürd halkı da atalarına ait topraklarda var olmak ve Dünya Milletler Camiasında bir devlet sahibi olarak tanınmak üzere yüzyıllardan beri ağır bedellere mal olmuş mücadeleyi bütün imkânsızlıklara rağmen sürdürmekte büyük bir ısrarın sahibi olmuşlardır.
Ancak bütün bu gerçekliklere karşılık yaklaşık bir asır önce Kürd halkına ait toprakları işgal eden sömürgeci, faşist, Türk, Arap, Acem egemenleri bölgenin kadim milleti olan Kürd halkını kendilerine mahkûm ve köle etmek üzere akla hayale sığmayacak ve hiçbir vicdanla tarif edilemeyecek zorba yöntemler uygulayarak Kürd halkını tarih sahnesinden silmeye çalışmışlardır. Bahsi geçen bu sömürgeci ve işgalci güçler devlet sahibi olmanın tüm imkânlarını ahlaksızca ve fütursuzca kullanarak mazlum Kürd halkını sindirmek ve mümkünse yok etmek üzere her dönemin en etkili silah ve savaş araçlarını kullanarak büyük katliamlar yaptılar.
Sömürgeciler aynı zamanda Kürd halkına karşı muazzam bir sürgün ve asimilasyon politikaları uygulayarak Kürdleri kendi coğrafyalarından, kültürlerinden ve kimliklerinden uzaklaştırarak bu halkı kendilerine yabancılaştırmak için her türden siyasal ve sosyal baskı yöntemlerini devreye sokarak sonuç almaya çalıştılar. Ancak Türk, Arap ve Acem sömürgecilerin bu gayri insani ve bu gayri ahlaki baskıcı yöntem ve eylemleri farklı dönemlerde Kürd kimliğini, kültürünü, tarihini ve Kürdlerin varlığını militanca savunan ve bu uğurda büyük bedeller ödemeyi göze alan yurtsever ve milliyetperver Kürd örgüt ve yapılarının direnişleriyle karşılaşarak istedikleri hedeflere bir türlü ulaşamadılar.
Bahsi geçen bu süreçlerde Kürd Milli Direnişlerinde Kürdler önemli kayıplar verdiler ve büyük bedeller ödediler ama düşmanların Kürd halkını tarih sahnesinden silmeye yönelik sinsi ve hain planlarını da büyük oranda boşa çıkardılar. Sömürgeciler bir halkı toptan yok etmeye ve farklı zamanlardaki direnişlerini kırmak üzere ortaya koydukları zulüm ve zorbalıklardan asla vazgeçmediler ve her dönemde yeni ve farklı taktik ve stratejiler geliştirerek Kürdistan’ı ve Kürd halkını teslim almak üzere çeşitli yöntemler kullanmaya devam ettiler. Düşmanların özellikle son yıllarda ısrarla üzerinde durduğu ve bu konuda ciddi mesafeler kaydettiği yöntem Kürdleri kendi içinde parçalamaya yönelik bir takım ihanetçi odaklar yaratmış olmalarıdır. Geçmişte Kürd Direniş Hareketlerinde münferit olarak görülen muhbir ve ihanetçiler son yıllarda bizzat sömürgeci devletlerin bilgisi ve talimatlarıyla oluşturulan sözde Kürd parti ve örgütleri vasıtasıyla kurumsal olarak devreye sokularak Kürd Milli Demokratik Mücadelesi rayından saptırılarak zehirlenmek istenmektedir.
Sömürgeciler tarafından kurulup denetlenmekte olan bu sözde Kürd parti ve örgütleri Kürdlük adına özellikle Kürd gençliğinin ilgisini çeken oldukça radikal slogan ve söylemlerle ortaya çıkarılmış olmalarına karşılık Kürd halkının Milli Demokratik Mücadelesine kullandıkları sinsi ve hain yöntemlerle büyük zararlar vermektedirler. İlk başlarda Kürd Milli kadrolarını imha etmekle işe başlayan bu bedbahtlar daha sonraları Kürdlerin kutsallarına saldırarak onları değersizleştirmek için çok ciddi çaba sarf ettiler. Günümüzde de ısrarla sürdürülen bu sinsi ve hain anlayışın sahipleri bulabildikleri her fırsatta ellerine aldıkları bir takım paçavralarla Kürdistani kurumlara ve değerlere saldırmakta Ala Rengin’i ateşe vermekte Kürdlerin Milli Marşı olan Ey Ragibi tanımamakta Kürd Ulusal Önderlerine küfür etmekte ve bütün bunlarla da yetinmeyen bu güdümlü gafiller gerçek Kürdistani çevre ve kurumlara saldırmak üzere Türkiye’de Kemalistler, İran’da Gerici Mollalar, Suriye ve Irak’ta ise eski Kürd düşmanı Baasçılarla birlikte hareket etmekten hiçbir utanç duymamaktadırlar.
Her zaman olduğu gibi başkalarının güdümünde taşeron olarak kendi halkının kutsallarına ve değerlerine ihanet eden ve saldıran bu gafillere diyoruz ki: Artık kendi kişisel ve örgütsel çıkarlarınız için düşmanlarımıza hizmet etmeyi ve onlara tetikçilik yapmayı terk edin ve gerçek yurtseverlerin saflarında Kürd Milli Demokratik Mücadelesine omuz vererek kendi halkınızın hizmetine ve onların özgürlük mücadelesine omuz vererek kendi kirli geçmişinizden hızla uzaklaşın.
Saygılarımla
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.