İhanet; yaşamın birçok safhasında bazı çevrelerin kişisel, ailevi veya grupsal çıkarları uğruna, ait oldukları toplumun haklı mücadelesi ve menfaatlerinin hilafına, düşman güçlerle bilerek veya tasarlayarak işbirliğine girme olayıdır. Dolayısıyla ihanet, siyasal alanda da kendi halkının özgürlüğü ve kurtuluşu için mücadele eden ve bu uğurda büyük bedeller ödeyen yurtsever kesimlerin ve kadroların önünde ki oldukça etkili ama alçakça bir davranış biçimi olarak ortaya çıkmış ve bu lanetli şekliyle insanlık tarihine girmiştir.
Asında bugünkü yazımızın konusu, Kürdistan’ın kalbi olan Kerkük’te ki son gelişmeler olmakla birlikte, Güney Kürdistan’da DAİŞ saldırıları sonrası Kürdistan peşmergelerinin emsaline az rastlanır kahramanca mücadelesi ve Mesut BARZANİ önderliğinde ki Kürdistani siyasal partilerin geliştirdiği muazzam siyaset tarzıyla ele geçirilen tartışmalı bölgeler deki Kürt kazanımlarına tahammül göstermeyen, başta İran ve Türkiye olmak üzere sömürgeci devletlerin bir kısım YNK, GORAN ve PKK ‘ileride yanlarına alarak Kerkük’te geliştirdikleri provokatif saldırılar sonrası, binlerce Peşmergenin kanıyla sulanmış toprakların, yeniden düşman güçlerin eline geçmesine sebep olmuş. Ayrıca on binlerce yurtsever Kürt insanının bulundukları yerleri terk ederek kendi topraklarında mağdur sığınmacılar durumuna düşürülmüştür.
Kerkük işgali sırasında mevcut sömürgeci güçlerin, Kürtlere yönelik vahşi saldırılarına seyirci kalan, başta ABD olmak üzere birçok Avrupa ülkesinin Kürtleri yeniden kazanmak üzere politika değişikliğine gitmek zorunda kaldığı bugünlerde, YNK’li bir grup ihanetçinin Kerkük’te Arap ve Türkmenlerin politikalarına alet olarak, Kerkük’ün Araplaştırılmasında büyük rol almaları ihanetin en ileri safhasına işaret etmektedir. Sadece Kerkük petrollerinden kendilerine küçük bir hisse verilsin diye, Kerkük şehrini ırkçı Araplara ve Türkmenlere peşkeş çekmek ihanetinde ötesinde, Kırk milyon Kürde yapılmış ve yapılacak en büyük düşmanlık olarak algılamak gerekir.
Kürtlerin 21. Yüzyılı yaşadığımız bu dönemde bile, özgür bir vatana sahip olmamasının en büyük sebebi olarak ihaneti gösterebiliriz. Mevcut ihanetçi çevrelerin Kürt halkı üzerinde oynadığı bu talihsiz rolü etkisiz kılmanın ve ortadan kaldırmanın bir tek çaresi Kürdistan’da ki milli damarı temsil eden çevreleri, büyük bir gayretle destekleyip onların gücüne güç katmakla mümkün olacaktır. Aksi durum geçmişte olduğu gibi önümüzde ki günlerde de ihanetçi çevreler ile sömürgeci güçlerin rahatlıkla iş birliği yaparak, her türlü Kürdistani kazanımları ortadan kaldırmalarını kolaylaştıracak ve halkımızın umutlarını yerle bir edecektir.
Kimilerinin kendi çıkarları için Kerkük’ü üç varil petrole sattığı, kimilerinin de Kürtlerin umutlarını hendek ve barikatların arkasına gömdüğü bugünlerde, gerçek yurtsever çevrelerin bütün gücüyle Kürdistan milli demokratik mücadele çizgisini canı gönülden sahiplenmesi, tarihsel ve aynı zamanda kutsal bir görev olarak algılanmalıdır.
Saygılarımla
M. Hüseyin TAYSUN
04/01/2019 - İstanbul
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.