Yıllardır, bulabildiğimiz her fırsatta ve gücümüz yettiğince bir taraftan evladı olduğumuz mağdur ve mazlum Kürd halkını, derin güçlerin tuzaklarına düşmemesi ve oyunlarına gelmemesi konusunda uyanık tutmaya çalışırken diğer taraftan halkımızın milli duygularını sinsice sömürerek kendilerine düşmanla kurdukları zımni işbirlikleri sonucu büyük avantajlar sağlayarak saltanat kuranları elimizden geldiğince deşifre etmeye çalışmıştık.
Bütün bu uğraşıları verirken ya biz çok yetersiz kaldık ya da Kürd halkının üzerinde büyük hesapların sahipleri, çok fazla donanımlı veya çok fazla imkan sahibi ve akıllıydılar. Birilerinin ilahlaştırarak Kürd halkına sundukları “önderlik”, Kürdistan’da Kürd halkının özgürlük aşkıyla yanıp tutuşan binlerce yurtsever kadrosuna karşılık ilhamını İttihat ve Terakki’den alan Kemalist solcular ile kurduğu dostlukların hiç de tesadüfi olmadığı hayatın yaşanan pratiği içerisinde büyük acılara mal olmasına rağmen öğrenilmektedir.
Kendisini yarı-Tanrı olarak tanımlayan ancak Kürdlerin belli bir kesimi tarafından, derin merkezlerinde katkısıyla, Tanrılaştırılmış adına “önderlik” denilen zatın, Kürdlerin büyük bedeller sonucu ortaya çıkardığı kurum ve kuruluşların başına yerleştirdiği ve dokunulmazlığı tartışılmaz ateist dostları tarafından Kürd halkının gençlerini nasıl da zehirlediğini içimiz kan ağlayarak ve elimiz kolumuz bağlı bir şekilde izler durumda kalmaktayız.
Bahsi geçen “önderlik” tarafından yere göğe sığdırılamayan ve adına halkların kardeşliği ve mücadelesi denilen safsatanın, Yalçın Küçüklerle başlayıp, Doğu Perinçeklerle sürdürülüp, Figen Yüksekdağ, Sırrı Süreyya Önder, Ertuğrul Kürkçü ve Sebahat Tuncellerle devam ettirilen projenin yarın ki kahramanlarının kim ya da kimler olacağını artık kestiremez durumdayız. Her biri ait oldukları Türk toplumunda beş paralık bir değere tekabül etmezken, derin güçlerin ortaya koymuş oldukları Kürdleri zehirleme operasyonunda önemli bir yer tutan ve Kürd ulusal mücadelesini rayından saptırmak konusunda büyük görevleri yerine getiren bu zat-ı muhteremlere ve onları cilalayarak Kürd halkına kurtarıcı gibi yansıtanlara ne söylenmesi gerekiyor doğrusu bilemiyorum.
Şimdi buradan sormak istiyorum; Siz ey Kürdün kaderiyle oynayanlar, Kürd halkına, cilalayarak pazarladığınız ve onların vasıtasıyla Kürdistani değerlere saldırmayı öğrendiğiniz Yalçın Küçük, Doğu Perinçek, Akın Birdal, Levent Tüzel, Ertuğrul Kürkçü, Ufuk Uras ve benzerleri, onların eseri olan hendek ve barikat projelerinde Kürd halkının evlatları, bodrumlarda sömürgeci güçlerin katliamına maruz kalırlarken sizler ne yaptınız ve şu an nerede, nelerle meşgulsünüz?
Asıl konumuza dönecek olursak, daha düne kadar Beyoğlu meyhanelerini iki yudum rakı uğruna arşınlayan ancak Kürdlerin ödediği bedeller sonucu mebusluk avantajına sahip olduktan sonra adeta derin güçlerin kendisine vermiş olduğu görevleri büyük bir vakarla tamamlamış olmanın rahatlığıyla artık aktif siyasetten çekildiğini beyan eden sırrı deşifre olmuş Sırrı Süreyya Önder’in bu tarihi kararı karşısında kendisini Kürdlerin büyük kurtarıcısı durumuna taşımış olan çevrelerin ne düşündüğünü doğrusu oldukça fazla merak etmekteyiz?
Kuzey Kürdistan’da binlerce yüreği yanan Kürd kadrolarının varlığına rağmen tercihlerini, yemin etmişçesine Kemalist solculardan yana koyan güçler maskesi düşmüş, sırrı çözülmüş Sırrılara rağmen hala Kürd halkına cilalayıp yutturabilecek ajan ve provokatörlere sahip midirler? ya da onlar vasıtasıyla hangi hedeflere ulaşmayı murad etmektedirler?
Yeniden buradan seslenmek istiyorum; Kürd halkı, kendi topraklarında tüm ulusal, demokratik ve insani haklarından mahrum bırakılmış açlığa, sefalete ve katliamlara muhatap edilmiş ancak onurundan, kimliğinden ve kültüründen zerre kadar taviz vermeden, kendi topraklarında kendisini onurlu bir biçimde yönetip temsil edecek bir bağımsız devletin ve ulusal özgürlüğünün kavgasını vermektedir. Bu uğurda oldukça ağır bedeller ödemiş ve özgürlüğüne kavuşmak için daha birçok bedeli göze almış şerefli bir millettir. Böylesine onuruna ve kimliğine düşkün bir milletin yakasından düşmemek için daha ne kadar didişip, direnebilirsiniz?
Kürdlerin, kendi topraklarını özgürleştirebilmesi için inançsız ve kuralsız yaşamak isteyenlere ihtiyacı yoktur. Eğer Kürdler kendi topraklarında onurlu bir yaşam kuracaklarsa mutlaka bu yaşamın Kürdlerin geleneklerine, değerlerine ve kutsallarına uygun olacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bu millet kendi bünyesinden çıkmış olan Êhmed-ê Xeni’leri, Şex Said’leri, Qazi Muhammed’leri, Mela Mustafa Barzani’leri yaşatmak üzere bir egemenliği hedeflemektedir. Bu kutsal ve onurlu savaşımdan ve Kürdleri kendi köklerinden koparabilmek hiç kimsenin ve hiçbir karanlık gücün haddine olmayacaktır.
Saygılarımla
23.05.2017 / İstanbul
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.