Bu yazımda başlık olarak kullandığım cümle elbette ki Kürdler için geçerlidir. Dolayısıyla herhangi bir başka millete mensup kişilerin veya Kürd olarak dünyaya gelmiş olup da birtakım derin ilişkiler ve çıkar hesaplarından dolayı kendisini Kürd olarak hissetmeyenlerin ya da Kürdlüğü basitlik olarak düşünenlerin, Kürde ve Kürdistan’a hizmet etmek gibi bir mecburiyetleri yoktur.
Dolayısıyla, birinci kategorideki başka bir milletin fertlerinin Kürdlere ve Kürdistan’a hizmet etmesinde ve hatta bazı sebeplerden dolayı Kürdlere kızmasında da garipsenecek bir durum olamaz. Ancak Kürdlerin yaşadığı topraklarda tarih boyunca uğradıkları zulüm, zorbalık ve katliamları bilerek, Kürdlere yapılan insanlık dışı muamelelere karşı bir tutum takınarak Kürdlerin yanında durmaları elbette ki alkışlanıp takdir edilecek bir insani davranış ve eylem olacaktır.
İkinci kategori ise ya Kürdlüğünden utanan ya da kişisel, ailesel ve grupsal çıkarlarını Kürd ve Kürdistan’ın üzerinde tutanlardır ki bu aşağılık yaratıkların her iki cihanda da yüzleri kara ve lanetli sayılmaları için birçok neden vardır. Dolayısıyla, bu alçakların gerek müspet bilim anlayışı ve araçlarıyla ve gerekse teolojik bakış ve değerlendirmelerde kendilerini topluma karşı savunup aklayabilmeleri kesinlikle mümkün değildir.
Bu özet belirlemelerden sonra asıl konumuza dönecek olursak, içinde bulunduğumuz süreçte gerek dünyada ve gerekse orta ve yakın doğuda Kürd ve Kürdistan meselesi siyasilerin ve toplumların önemli günden meselelerinden birisidir. Dolayısıyla, Kürdistan coğrafyasında bulunan yeraltı ve yerüstü zenginlikler ayrıca da üç kıtayı birbirine bağlayan coğrafi özellikleriyle dünyadaki küresel güçlerin ve bölge devletlerinin önemli ilgi alanı olarak görülmektedir. Ayrıca da elli milyonluk genç, dinamik ve mücadeleci bir ruha sahip olan Kürd halkı bölgede hakimiyet kurmak isteyen birçok devletin iştahını fazlaca kabartmakta ve bütün bu sebeplerden dolayı Kürdlerle ve yine Kürdlerin gerçek temsilcileriyle esaslı ve stratejik ilişkiler kurmak üzere kendi aralarında ciddi bir rekabet içerisinde oldukları da bilinmektedir.
Geldiğimiz bu aşamada, bölgede önemli bir güç olarak varlığını sürdüren Türkiye ve İran’ın ümmetçi ve mezhepçi yayılmacılık anlayışı ve atakları başta dünyayı yönetmekte olan ABD, Rusya, Çin ve Batı Avrupa ülkelerini ziyadesiyle rahatsız etmektedir. Bu iki sömürgeci emperyal emellere sahip devletlerin, İsrail ve Yahudi düşmanlığı da dünya sermayesini elinde bulunduran Siyonistleri tabiri caizse hem tedirgin etmekte hem de çılgına çevirmektedir. Özcesi orta ve yakın doğu coğrafyasındaki kaynakları elinde tutarak büyük bir artı değer avantajlarına sahip olan küresel güçler ve batı dünyası Türkiye ve İran’ın daha da güçlenip büyümelerini asla içlerine sindirememektedirler.
Bütün bu sebeplerden dolayı geçmişte büyük haksızlıklar sonucu statüsüz ve devletsiz bırakılan Kürdleri günümüzde artık sahiplenmek zorunda kaldıkları bir millet olarak görmektedirler. Bu anlamda rahatlıkla şunları söyleyebiliriz; Kürdler açısından un var şeker var su var amma bir tek eksik bütün bunları helvaya çevirecek maharetli bir Kürd siyasi önderliğine ihtiyaç duyulmaktadır. Evet, işte o maharetli el mutlaka ama mutlaka Kürdlerin eli olmalıdır.
Kürdlere gelince; elli milyonluk dinamik bir nüfus mevcut, 200-250 bin dolayında her türlü savaş koşullarına uygun peşmerge ve gerilla var, milli olmasa bile Kürdler ciddi bir sermayeyi yönetmektedirler ayrıca Kürdlerde okumuş kalifiye yüzbinlerce insan var yine binlerce siyaset ve strateji üretecek kadrolar mevcut ve en önemlisi günümüz koşullarında kendi çıkarları için bile olsa geçmişteki yanlışlarını düzelterek Kürdlere yardım edecek onlarca devletin de var olduğunu söyleyebiliriz.
Peki Kürdlerin eksikleri nelerdir diyecek olursanız onları da içim kan ağlayarak belirtmek istiyorum.
En başta Kürdler arası milli ve demokratik bir birlik acilen sağlanmalıdır. Yetkin ve ehil kadrolarla dünya çapında diplomatik çalışmalar hızla devreye sokulmalıdır. Kürdlerde milli bir ruh anlayışının yerleşmesi için toplumun tüm kesimleri bilinçlendirilerek geleceğe hazırlanmalıdır. Var olan Kürd siyasi yapılar arasında dostluk, kardeşlik ve güven duyguları en seri bir biçimde mutlaka sağlanmalıdır. Bütün bunlarla birlikte, ortak şiar Kürd ve Kürdistani mücadele ve an mirin an azadî temelinde geliştirilmelidir. Tüm Kürd siyasi yapılarının bu zorlu günlerde Güney Kürdistan’da ki bazı eksik ve yanlışlara rağmen Güneyli güçlerin yanında durmaları oldukça önemli sayılmalıdır.
Bu yazımın kalan kısmını sorumluluk sahibi siyasi çevreler mutlaka enine boyuna düşünerek tarihi ve vicdani sorumluluklarını yerine getirecekleri umut ve temennisiyle.
Saygılarımla
M. Hüseyin Taysun
13.08.2020 / İstanbul
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.