Aslen Dersimli bir Kürd Alevisi olan K.Kılıçdaroğlu hayatının önemli bir kısmını bu ülkede yaşamakta olan Kürd ve Alevi kimliğini red ve inkar eden ve bu anlayışı temel bir düşünce tarzı olarak hayata uygulayan T.C. Devleti’nin sadık bir bürokratı olarak geçirmiştir.
Kılıçdaroğlu memuriyet hayatını sonlandırdıktan sonra CHP saflarında siyasete atılmış ve milletvekili seçilmiştir. Kendisi bir Kürd Alevisi olmasına karşılık mevcut sistemin Kürdlere ve Alevilere yönelik aşağılayıcı ve ötekileştirici hiçbir uygulamasına karşı çıkmayarak kendisini ispatlamış ve kısa bir dönem sonra da şaibeli bir biçimde CHP Genel Başkanlığına getirilmiş ve 13 yıl boyunca CHP’nin genel başkanlığını yapmıştır.
CHP’nin genel başkanlığını yaptığı 13 yıl süresince Türkiye’de yapılmış olan tüm yerel ve genel seçimlerde partisini 1. Durumuna taşıyamamış ve en sonra da girdiği cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sırf kazanabilmek ve hayalini kurduğu Atatürk’ün koltuğuna oturabilmek için Kürd ve Alevilerin azılı düşmanlığını yapmakta olan Ümit Özdağ ve Sinan Oğan gibileriyle iş birliği yapmakta hiçbir sakınca görmemiştir.
Dolayısıyla Türkiye’de ırkçılığı ve Kürd düşmanlığıyla ün yapmış bu çevrelerle sadece kendi ihtirası ve egosunu tatmin nedeniyle hem Kürdlüğünü hem de Aleviliğini ayaklar altına alarak kimliksiz ve inançsız bir duruma düşerek adeta kendisinin siyasi hayatını noktalamıştır. Böylece Kılıçdaroğlu yenilen pehlivan güreşe doymaz misali yeniden siyaset yapabilmek üzere bir takım arayışlara girdiği bu süreçte geçmiş yenilgilerde kendisine ihanet edildiğini ve arkasından hançerlendiğini savunmaktadır. Şimdi buradan sormak istiyoruz : Bay Kemal sizin Kürd kimliğini ve Alevi meşrebinizi görmezden gelerek azılı ırkçı kesimlerle kurduğunuz sinsi ve gizli anlaşmalar ihanetin daniskası değil miydi ? Ayrıca kurduğunuz bu çirkin ilişkiler Kürd halkına yapılmış en büyük ihanet değil midir ? Yine Kılıçdaroğlu’nun Kürd ve Alevilerin taleplerini görmezden gelerek sisteme yararına çabaları bir kişisel ihtiras ve korkaklığın ifadesi değil midir? Bütün bu yanlış ve korkakça stratejinin kaçınılmaz sonucu siyaseten kendisinin sonunu getireceğini bilmiyor olmasının anlaşılır bir tarafı var mıdır?
Geçmişte cumhuriyetin kurucu değerlerini savunarak hiçbir Kürd’ün ve Alevi’nin dünden günümüze ülkeyi yönetecek pozisyonda tutulmayacağının gafletiyle hareket edenlerin akıbetinin ne olduğunu Turgut Özal’dan , Fatin Rüştü Zorlu’dan , Eşref Bitlis’ten ve onların uğradığı akıbetten biliyor olmanız gerekmiyor muydu?
Buradan Kılıçdaroğlu ve onun gibi düşünenlere sözümüz ihtiras sahibi korkakların ezilen ve hor görülen toplumların gerçek anlamda mücadelesini verebilecek iradeleri hiçbir zaman olmamıştır. Mazlum bir milletin ya da zulme uğramışların hakkını ve hukukunu savunmak hiçbir zaman korkakların , muhterislerin ya da ihanete meğilli olanların işi olmamıştır.Tam da bunun aksine mazlumları ve zulme uğramışları ancak ve ancak kendisinin ve ailesinin çıkarlarına bakmadan savunan ve bu uğurda mücadele eden cesur , inançlı ve kararlı insanların işi olmuştur.
Dolayısıyla Kılıçdaroğlu girdiği bütün sınavlarda mensubu olduğu milleti savunmayarak ve onların haklarına sahip çıkmayarak sınıfta kalmıştır. Bundan dolayı Kılıçdaroğlu köşesine çekilerek kendi geçmişini sorgulayıp hayatını böylece sürdürmelidir. Zira mazlumları savunmadan sisteme entegre olmuş kişiler kendi kendilerini hançerlemiş olan zavallılardan sayılmaktadır.
Son söz olarak geçmişte meclisteki Kürd milletvekillerinin vekilliklerinin düşürülerek zindanlara gönderilmesinin sebebi genel başkanlığını yaptığı CHP değilmiş gibi bugünlerde zindanlarda tutulan bu vekilleri ziyarete gidecek olmanız ayrıca büyük bir tutarsızlık olarak görülmelidir. Asıl ihanet ve arkadan hançerleme buna denilmektedir. Birilerini öldüreceksin daha sonrasında da cenazesinde oturup ağlayacaksın , bundan daha utanç verici bir durum olabilir mi?
Saygılarımla,
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.