Kürd ulusal sorunu, Birinci Dünya Paylaşım Savaşı sonrasında Kürdistan topraklarının, dört sömürgeci devlet tarafından kendi aralarında paylaşılması sonucu ortaya çıkan ve o günden günümüze kadar bölgemizde birçok çatışma ve soruna kaynaklık eden uluslararası bir meseledir. Dönemin küresel güçlerinin de katkısıyla toprakları işgal edilmiş ve statüsüz bırakılmış Kürd halkı, kendisine yapılmış olan bu haksızlığı hiçbir zaman kabul etmemiş, farklı zamanlarda ve farklı mücadele yöntemleri kullanarak bu haksızlığa itirazını en yüksek seviyede tutmuş ve tutmaya devam etmektedir.
Bu tarihsel gerçekliklerden de anlaşılacağı üzere Kürd halkının, geçmişten günümüze kadar geliştirdiği ve uğruna büyük bedeller ödediği sorun, tümüyle kendi topraklarına sahip olma ve kendi topraklarında kendilerine ait bir statü yani, devletleşme sorunudur. Bu anlamda tümüyle ulusal ve demokratik bir örgütlenme meselesi olarak ele alınmalıdır. Kürd halkı da diğer dünya milletleri gibi farklı sınıf ve katmanlardan oluşmakta ve Kürdistan topraklarında ağırlıklı olarak Kürdlerin yaşamasına rağmen az da olsa diğer ırklara mensup insanlarında yaşamakta oldukları bilinmelidir.
Yine Kürdistan toplumu, diğer coğrafyalarda olduğu gibi farklı dini inanç ve mezhep gruplarından oluştuğu bilinmekte ve farklı siyasal eğilimlerin de var olduğu inkarı mümkün olmayan bir gerçekliktir. Bu anlamda mücadelenin inşa edileceği ana eksen, bir ulusa ait toprakları özgürleştirmek ve kendi milli ve demokratik devletini yaratma sorunudur. Meseleye bu çerçeveden baktığımızda, Kürd ulusal sorununun herhangi bir ideolojik anlayışla veya herhangi bir mezhepsel yaklaşımla çözülmesi asla mümkün görünmemektedir.
Yine Kürd ulusal sorununu, sınıf temelinde veya mezhepsel eğilimlere göre tarif etmek ya da sorunu bu yöntemlerle çözeceğim iddiasında bulunmak kimlere ait olursa olsun mücadeleyi gerçek rayından saptırmak ve meseleyi sulandırarak içinden çıkılamaz bir duruma sokma uğraşısından başka bir anlama gelmeyecektir. Sorunu işgal altındaki toprakları özgürleştirmek ve Kürdlerin milli devletlerini kurma şeklinde düşünmeyen hiçbir anlayışın samimi olmadığı böylece rahatlıkla ortaya çıkmaktadır.
Tek kutuplu bir anlayışın dünyaya hakim olduğu bir dönemde, soğuk savaş öncesi paradigmalarla olaylara yaklaşmak ya siyaseti bilmemek veya Kürdlerin yüzyıllardır çektiği acılara bilinçli olarak kayıtsız kalmak anlamına gelmektedir. Kapitalizmin tartışmasız hakimiyetine karşılık emperyalizmi cepheden düşman olarak görenlerin hangi güçlerle Kürd sorununu çözebileceklerini doğrusu fazlaca merak etmekteyiz. Ayrıca anti-emperyalist geçinenlerin kendi örgütsel çıkarları söz konusu olduğunda emperyalizmin babası ABD güçleriyle sahada sarmaş dolaş olmaları da oldukça izaha muhtaç bir durumdur.
Geldiğimiz bu aşamada küresel güçlerin katkısı ve sömürgecilerin bilfiil işgaline uğramış Kürdistan toprakları ve bütün siyasi ve insani hakları gasp edilmiş Kürd halkının büyük bedeller ödeyerek verdiği haklı ve meşru mücadele, yine küresel güçlerin yüzyıllar öncesi yaptıkları yanlış ve haksızlıktan nedamet duyarak desteklemesiyle çözülecek bir sorun olarak görmekteyiz. Böylesine uluslararası bir özelliğe sahip olan Kürd sorununun, birtakım ideolojik kalıplara sığdırılabilmesi veya mezhepçi, sığ bir anlayışla çözülebilmesi asla mümkün değildir.
Yine Kürd sorunu, bölgede yaşayan farklı inanç gruplarını karşımıza alarak hatta düşmanlaştırarak çözebileceğimiz basit bir mesele de değildir. Bu anlamda özellikle İran molla rejimi tarafından mücadele sahasına sürülmüş olan mezhepçi yapılardan son derece uzak durulmalı ayrıca da tedavülden kalmış ve Ortadoğu toplumlarında karşılığı olmayan, sol ideolojik marjinal güçlerle oldukça mesafeli bir pozisyonda durulmalıdır. Bahsi geçen bu yapıların, dönemsel görev verilmiş ve farklı güçler tarafından kullanılan taşeron yapılar olduğu asla akıllardan çıkarılmamalıdır.
Bir Anadolu özdeyişiyle bu meseleyi özetleyecek olursak; Yiğit düştüğü topraklarda ayağa kalkmalı ve kendi ulusal demokratik mücadelesini uluslararası dost güçlerin desteğini de alarak mutlaka zafere ulaştırmalıdır. İlk bakışta zor gibi görünen bu mücadelenin istenilen zaman diliminde çözülebilmesinin asıl reçetesinin de Kürd siyasi güçlerinin birlik, dayanışma ve fedakarlıklarıyla mümkün olabileceği akıllardan hiç ama hiç çıkarılmamalıdır.
Saygılarımla
26.05.2017 / İstanbul
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.