Sömürgeci TC Devletinin Karanlık mahfillerinde, büyük bir ustalık ve özenle hazırlanarak, genelde Kürd halkının mağduriyeti ve duygusallığının sinsice kullanıldığı, özelde ise Şengal ve Kobanide Kürdlere yaşatılan vahşet ve trajedinin fütursuz ve sınırsızca istismar edildiği, 7 Haziran seçim stratejisinde sonuç olarak Kürdler adına herhangi bir kazanımdan bahsetmek mümkün değildir.
Yaklaşık 40 yıldır, Kürdlerin ödediği bedellerden ve şehitlerin kanından beslenerek, büyük bir güç haline gelmiş HDP nin uygulayacağı doğru siyaset tarzı, Kürdler arası en geniş ilkeli birlik ve kardeşlik anlayışıyla yüz yıllardır tüm hak ve özgürlükleri gasp edilmiş, her türden zulme ve haksızlıklara muhatap kılınmış Kürd halkının, haklı ve meşru mücadelesini zafere ulaştıracak bir stratejiyle kendi seçmeninin karşısına çıkmak olmalıydı.
Ayrıca seçim meydanları, Kürd özgürlük mücadelesinin değişik evrelerinde, dost düşman tanımlamasının en doğru bir biçimde yapılarak, kalıcı ve verimli işbirliği /ittifakların geliştirilebileceği bir platforma dönüştürülmesi sağlanabilir, daha sonuç alıcı ve omurgalı bir mücadele tarzı ortaya konulabilinirdi.
Ancak ne yazık ki HDP ve Akıl hocaları bütün bu doğruları görmezden gelerek derin ilişkilerin mahsulü olan, Kürd ve Kürdistanın adının bile ağızlara alınmadığı, tamamıyla entegrasyoncu ve teslimiyetçi bir anlayışla seçim sürecini, Kemalist Türk sol ve statükoyu savunan güçlü merkezlerin istek ve arzuları doğrultusunda, Kürd seçmeninin karşısına çıkarak seçim kampanyalarını yapmışlardır.
Mazlum ve mağdur millet mücadelesini dışlayan ve“düşmanımın düşmanı, benim dostumdur ”gibi ,modası geçmiş ya da dönemsel kişi ve örgüt çıkarlarına dayalı, Kürd halkının milli menfaatlerini dikkate almayan,basit pragmatik ilişkilenmeleri doğru bir siyaset tarzı olarak kabul etmek mümkün olmadığı gibi bu tarz ilişkilerin halkımız adına kalıcı ve verimli sonuçlar doğurması asla mümkün olmayacaktır.
Mağdur bir milletin kurtuluşuna ve özgürlüğüne yönelik siyaset tarzının, sıradan insanların bile kavrayabildiği bir dönemde HDP ve Bileşenlerinin seçimde ortaya koydukları siyasi yaklaşımları, propaganda yöntemleri ve aldıkları sonuç itibariyle, Kürd davasına hizmet etmediği gibi, bilakis entegrasyon ve teslimiyeti esas alan stratejiyle, sömürgeci güçlere hizmet eden bir hat izlenmiştir.
Ayrıca seçilen vekillerin aidiyetleri, siyasi geçmişleri ve karakteristik özellikleriyle de, Kürdler adına mücadele edecek özeliklere sahip olmadıkları ve bütün güç ve enerjilerini Kürdlerin asimilasyonu ve Türkiyelileştirme yönünde kullanacakları da gün gibi ortadadır.
Temel felsefesi güçlü Türkiye üzerine yapılandırılmış, ayrıca kullandıkları argümanlar ve siyasi yaklaşımlarıyla AKP/ Erdoğan, ılımlı İslam anlayışını ve Kürd ulusal mücadelesinde milli damarı temsil eden Sayın Mesut Berzani düşmanlığı temelinde hazırlanarak sahneye konulmuş olan bu seçim stratejisinde ortaya çıkan sonuçlara bakarsak, eli güçlenerek kârlı çıkan tarafın HDP ile zimmi anlaşmalar içerisinde olan Lozan mucidi CHP, Kürdlere açıktan düşmanlık yapan faşist MHP ve Kürdleri hiçbir zaman islamdan ve insandan saymayan takiyeci, sahtekar F.Gülen Cemaati olmuştur.
Bu lanetli ve sinsi projenin asıl ve uzun vadeli hedefinin, Kuzey Kürdistanda güçlenmekte olan Kürd milli damarının önünü kesmek, Güney Kürdlerinin Devletleşme yolundaki çabalarını engellemek ve Kürdistanın diğer parçalarındaki kazanımları boşa çıkarmak olduğunu söylersek abartı olarak algılanmamalıdır.
Bir hayal ürünü olan ve sinsice hazırlanmış, Ortadoğu halkları federasyonu yutturmacasının asıl hedefi tüm Kürdistanlıları sömürgecilerine entegre/ monte ederek, süreç içerisinde eritme ve mümkünse giderek yok etme politikası olarak Kürdler tarafından algılanmalı. Bu tehlikeli ve düşmanca projeye birlikte karşı konulmalıdır.
Sonuç olarak bu seçimlerde ortaya konulan yöntem ve uygulamalar, Kürdistanın her bir parçasındaki gelişmelerden dolayı ortaya çıkan ve halkımızı önemli oranda umutlandıran olumlu havayı dağıtmak üzere hazırlanmış, ihanet ve teslimiyet eksenli büyük bir proje olduğu asla akıllardan çıkarılmamalı ve tüm Kürdistani çevrelerin uyanık ve aktif bir mücadele içerisine girmeleri gerektiği bilince çıkarılmalıdır.
Saygılarımla
M. Hüseyin Taysun
23/6/2015 İstanbul Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.