Kürd siyasi çevreleri bir kere daha kendi aralarında Kürdistani bir birlik oluşturamadıkları için, 14 Mayıs 2023’te yapılacak olan seçimlerde, Kürd halkını gerçek anlamda ve güçlü bir biçimde temsil noktasında ne yazık ki ciddi bir ortama sahip olamadılar.
Sömürgeci sistem partilerinin kendi aralarında iki ayrı ittifak halinde seçimlere hazırlanarak, adeta kıran kırana bir mücadele vermektedirler. Bahsi geçen bu seçim sürecinde, her iki ittifakında en etkili slogan ve kullandıkları argümanlar, Kürd ve Kürdistan düşmanlığı üzerinedir. Irkçı, Şoven ve milliyetçi söylemlerin tavan yaptığı bu dönemde, Kürd karşıtlığı bir hal almıştır. Kendi aralarında paylaşamadıkları tek şey ise, katı Kürd düşmanlığı ve ırkçı şoven Türk milliyetçiliğidir.
Gizleme ihtiyacı duymadıkları ve yapmakta oldukları Kürd düşmanlığıyla birlikte, hedeflenen muhtemel gelecekte var olacak Kürd kazanımlarını yok ederek, adeta Kürdleri nefes dahi alamaz duruma getirmektir. Bu uğursuz amaca ulaşmak için her iki ittifak Kürdlerin zayıf noktalarını kullanmaktadırlar. Bu anlamda Kılıçdaroğlu’nun millet ittifakı, HDP’liler üzerinde hak adalet özgürlük sloganını kullanarak Kürd’leri kandırmaya çalışırken, Erdoğan’ın Cumhur ittifakı ise HÜDA-PAR’ı yanına alarak, mütedeyyin Kürd’leri din ve inançları üzerinden kandırmaya çalışmaktadır. Bu arada iki arada bir derede oynayan Kürd çıkar çevreleriyse, rant hesapları yaparak ceplerini doldurmanın uğruna kendilerini pazarlamakla meşguldürler.
Bütün bunlara rağmen Kürd seçmenlerinin oylarıyla iktidar olması muhtemel her iki ittifakında, Kürd halkının millet ve insan olmaktan kaynaklı hiçbir talebini yerine getirecek ne bir niyete nede bir projeye sahip olmadıkları gün gibi net ve açıktır. Esasen Kürd’lere bu seçimde biçilen rol, suyu geçinceye kadar ayıya dayı demekten ibarettir.
Bu arada, Kürd’ler adına yetimlerin babası rolüne soyunan ve ülkede federal bir anlayışı savunan HAK-PAR ise, sınırlı kadroları ve kıt kanaat imkânlarıyla doğru sayılabilecek bir seçim siyaseti yürütmekte ve umudunu bir kısım ilerici yurtsever Kürd’lere bağlayarak, bu seçim sürecini bütün zorluklara rağmen götürmektedir. Elbette ki Kürd’ler adına takdir edilecek bu tutum, oldukça ağır ve meşakkatli olan bu yükü taşımakta büyük zorluklar yaşarken, gelecek için Kürd’ler adına umut veren bir davranıştır.
Dolayısıyla, Kürdler çokta iç açıcı bir durumla karşı karşıya değillerdir. Cumhur ittifakı Erdoğan ve Bahçeli’nin Kürdistan’ın tüm parçalarına yönelik işgalci operasyonlarına ısrar ettiği ve Kürd’lerin herhangi bir hak ve statüye sahip olmaması için haykırdığı bir dönemde, Kürd’lerin kendi oylarını birer namus olarak düşünüp öylece sandık başına gitmeleri gerekiyor. Diğer taraftan, Millet ittifakına oy verecek Kürd’ler ise, Lozan’ı, Koçgiri’yi, Ağrı’yı, Zilan’ı ve Dersim’i düşünerek, ayrıca Kılıçdaroğlu’nun partisinin Beşer ESAD ile ve diğer sömürgeci devlet yöneticileriyle kurması muhtemel ve yine yeni centoların kurulması ve iğrenç andımızın geri getirilmesinde ki ısrarını bilince çıkararak oylarını değerlendirmelerini özellikle öneriyoruz.
Bu seçimleri muhtemel sonuçları açısından birlikte düşünmesi gereken Kürd seçmenleri ve Kürd siyasi çevreleri ciddi bir ders çıkararak, önümüzde ki yerel seçimlere hazırlanarak Kürd’lerin birliği doğrultusunda son derece samimi ve stratejik hazırlık içerisinde olurlar ve bu vesileyle, Kürd’lerin yakın gelecekte onurlu bir yaşama kavuşabilmesi için yeni ve doğru politikalar üretmeye çalışırlar. Kürd’ler kendi aralarında birlik olmadan ve başkalarına alet olmaktan kurtulmadan ve bütün güç ve enerjilerini Kürd ’lük için harcayacak bir seferberlik ruhu kazanmadan Kürd milletinin kölelikten ve başkalarına nökerlik yapmaktan asla kurtulma şansı yoktur.
M. Hüseyin TAYSUN
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.