En başta 1980’den günümüze kadar yapılan seçimlerin hiçbirisinde CHP’ye oy vermiş birisi değilim. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nu birçok yazımda celladına aşık birisi olarak tanımlamıştım. Ayrıca da siyasi konularda Kürd milli meselesi söz konusu olduğunda kendisinin güvenilmez birisi ve korkak olduğuna da birçok kez işaret etmişimdir. Bizler Kılıçdaroğlu’nu böyle tanımlarken Kemalistlere ilgi duyan birtakım solcu ve Alevi bazı çevrelerden bu tespitlerimiz nedeniyle şahsıma ve arkadaşlarıma yönelik bazı sitem ve ağır eleştirilere muhatap olmaktayız.
Oysa ben ve bizler Kılıçdaroğlu’nu şahsen tanımayız. Ayrıca kendisine herhangi bir husumetimiz de yoktur. Bizler birer Kürd siyasetçisi olduğumuz için Türkiye’de siyaset yapmakta olan parti, örgüt ve bireylerin Kürdler hakkında hangi görüş ve düşünceler içinde olduklarını bilmek ve kendi halkımızı bu doğrultuda bilgilendirerek doğru bir siyaset yaptığımıza inanıyoruz ve bu da bizim en doğal hakkımızdır.
Büyüklerimiz bize derlerdi ki aslını inkar edip sahip çıkmayanlar haramzadedirler, hayatın hiçbir alanında onlara güvenip bel bağlamayınız. Bin yılların tecrübesinden süzülüp gelen bu söz bize çok anlamlı geldiği için bizler de hiçbir alanda ve özellikle de siyaset mecrasında hiçbir zaman haramzadelere güvenmedik. Onlara karşı mesafeli durduk ve onların Kürd halkına vereceği zarardan dolayı oldukça dikkatli davranmaya özen gösterdik.
Kılıçdaroğlu ve partisine de karşı olmamızın can alıcı nedeni Kürd ve Alevi olmasına rağmen kendi kimliğine ve inancına sahip çıkmayarak 75 yıllık ömrünü atalarına zulüm ve haksızlık yapmış olan Kemalistlere hizmet ederek geçirmiş olmasından dolayıdır. Bununla da yetinmeyen Kemalist düşünceli solcularımız bizleri Kürd halkının onur ve özgürlük mücadelesini savunduğumuz için gerici ve ilkel Kürd milliyetçileri olarak tanımlamalarıdır. Biz burada ezilen ulus milliyetçiliğinin ne kadar ilkel ve şoven bir anlayışa dayalı olduğunu anlatmanın ihtiyacını bile duymayı zül saymaktayız.
Ancak ilericiliğin ve demokratlığın kıstası olarak kendi ırkını ve mezhebini inkar ederek ve tarihte Kürdlere ve Kızılbaşlara yapılan zulüm ve kıyımlara rağmen Kemalistlere köle gibi hizmet etmek ve onların zihniyetini baş tacı ederek kabullenmek bizce ilkelliğin ve kişiliksizliğin ta kendisidir. Kılıçdaroğlu’nun son seçimlere giderken kendisini Altılı Masa’nın mucidi ve demokratik birlikteliğin havarisi yerine koyarken belki bu sefer kazanırım umuduyla birbirine benzemezleri bir araya getirerek adeta herkese mavi boncuk dağıtarak büyük bir ilkesizliği ve Haşhaşiliğin günümüzdeki çirkin örneğini ortaya koymuştur. Aslında Kılıçdaroğlu kendisine yönelik bu sözde stratejisiyle en büyük kazığı kendi partisine ve Altılı Masa’daki muhataplarına atarken Apocularla da girdiği kirli ve karanlık ittifakından dolayı da en fazla Kürdlerin duygularıyla oynamış ve umutlarının kırılmasına sebep olmuştur.
Kılıçdaroğlu Kemalistlere yapmış olduğu hizmetin karşılığında büyük hayranlık duyduğu ve kendilerine uyduruk bir Lasizm hediye etmiş olan M. Kemal’in koltuğuna oturmak için akla hayale gelmeyen her türlü sahtekarlığı yapacağı birazcık siyasetle ilişkisi olan hemen herkes tarafından bilinmiş olmalıydı. Sadece M. Kemal’in koltuğuna oturmak ve Kemalizm’i yaşatmak adına iki yıl birlikte hareket ettiği Altılı Masa’daki müttefiklerini baypas ederek seçime 3 gün kala Türkiye’de bilinen Azılı Faşist Ümit Özdağ ile oturarak MİT müsteşarlığı ve iki bakanlık sözü vererek gizli bir protokol imzalayacağı hiç kimsenin aklına gelmezdi. Esasen bu bakanlıkları ve MİT müsteşarlığının Kürdleri oldukça yakından ilgilendiren makamlar olduğu bilindiği halde bunların Kılıçdaroğlu tarafından Kürd düşmanı ırkçı faşist Ümit Özdağ’a peşkeş çekilmesi günümüzde Kürdlere yapılabilecek en büyük düşmanlık olarak görülmelidir.
Kendini inkar eden birisi için böylesi bir oynak siyaset izleyen Kılıçdaroğlu için normal sayıla bilinir. Esasen böyle bir davranış onun korkaklığını ve cellatlarına aşık olmasına yakışan bir davranış olabilir. Peki ya Apocuların kuyruğuna takılarak Kılıçdaroğlu kazansın diye PSK, DDKD, KKP, TDKP’lilere ne demeli? Bu zavallılar sanki M. Kemal’in talimatı ve İsmet İnönü’nün maharetiyle Lozan’da Kürdleri arkadan hançerleyenler onlar değilmiş gibi değilmiş gibi Lozan’ın 100’üncü yıl dönümünde oradan alınan kararları tanımıyoruz etkinliği düzenleyerek dostlar pazarda görsün diye eylem yapmaktadırlar. İşte omurgasız ve birtakım basit çıkarlar için siyaset yapmak ve Kürd halkının duygu ve düşünceleriyle alay etmek ayrıca Kürdleri enayi yerine koymak buna denir. Size bu asil Kürd halkı bir gün sormaz mı “Bu ne lahana turşusu ne perhiz?” diye. Bu soruların muhatabı olduğunuzda hiç mi yüzünüz kızarıp utanmayacak mısınız? Doğrusu çok merak ediyoruz.
Siz ilerici, sosyalist ya da Komünist geçinen zavallılar bu düşünceler sizlerin elinde bu denli ayağa düşürülmüş ise bizler ilkel milliyetçiliğimizle ne kadar gurur ve onur duysak azdır.
Sonsöz olarak şunları söylemek istiyoruz: Tarihte Kürdlerin Kemalistlerden gördüğü zulmü ve hakareti değerlendirecek durumda olmayan mazlum Kürd halkını arı ve saf tertemiz duygularıyla sandığa götürerek Kılıçdaroğlu’na ve onun partisi CHP’ye verdirdiğiniz oylardan dolayı hiç mi utanmadınız? Ve bizler Kılıçdaroğlu’na diyoruz ki: CHP’nin ve Kemalistlerin geçmişte Kürdlere uyguladığı zulüm, katliam ve haksızlıklardan dolayı gerçek anlamda helallik isteyeceğinize meğer Kürdlere yeni yeni tuzakları Ümit Özdağ ile birlikte hareket ederek Kürdlerin çektiği acılar yetmiyormuş gibi yeni acıları ve haksızlıkları reva görmek üzere planlar tezgâhlıyormuşsunuz. Biz Kürdler Kılıçdaroğlu’nun ve onun gibi düşünenlerin tuzaklarına karşı uyanık olacağımız gibi bu hain ve düşmanca davranışını asla affetmeyeceğiz.
M. Hüseyin Taysun
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.