Yaklaşık 150-200 yıldır devam etmekte olan Güney Kürdistan Özgürlük Mücadelesi yüz binlerce Kürd Peşmergesi’nin şehadeti ve yine on binlerce Kürd’ün sürgün ve derbeder hayatına mal olduktan sonra Güney Kürdistan parçasının bir kısmı ancak özgürleştirilebilmiştir.
Uzun yıllar ve aralıksız büyük ve kanlı savaşların yaşandığı bu inanç ve ısrar dolu mücadele birinci ve ikinci körfez savaşları sonucunda ABD ve müttefiklerinin Irak’a müdahalesiyle katil Saddam Hüseyin iktidarı devrilmiş ve bu meyanda kahraman Kürd Peşmergeleri’nin büyük rolü olmuştur. ABD bu arada birbiriyle uzun bırakuji savaşları yürüten KDP ve YNK’nin liderlerini Washington’a davet ederek Kak Mesud Barzani ve Mam Celal’i bir araya getirerek Kürdler arası çatışmalara büyük ve tarihi bir barışla son vererek önemli bir rol oynamıştır.
Kürdler arası çatışmaların ortadan kaldırılması Kak Mesud ile Mam Celal güçlerinin doğru ve milli bir politikada ve birlikte Federal Kürdistan’ın yeniden inşa sürecini başlatmaları Kürdistan’ı sömürgeleştiren Türkiye, İran ve Suriye devletlerini ve Irak’daki Baas kalıntısı unsurları oldukça fazla tedirgin etmiş ve Kürdistan’ın devletleşme süreçleri Kürdistan’ı sömürgeleştiren bu güçlerin mevcut gidişatı engellemek üzere yeniden kollarını sıvayarak başta Kürdler arası birliği sabote edip intikaya uğratmak üzere tüm derin güçlerini devreye sokarak yeni tedbirler ve oyunlar ortaya koymaya başlamışlardır.
İşte bu aşamada en elverişli güç olarak PKK hareketi seçilerek hemen devreye sokulmuştur. Çünkü Öcalan vasıtasıyla daha önceleri Kürdistan’daki milli demokratik unsurları tasfiye etmek üzere sömürgeci devletlerin icazeti ve destekleriyle kurulmuş olan PKK geçmişte yaptıklarıyla sömürgecilere büyük hizmetler yapmış ve dolayısıyla Kürdler arası birliğin sağlanmaması için oldukça ciddi ve profesyonelce çalışmış olduğundan dolayı Kürdistani kazanımları sabote etmek için Kürdistan’ın dört parçasında PKK, PYD, PJAK, PÇDK isimleriyle örgütlenerek ve bu dört sömürgeci ülkenin derin güçlerinin büyük desteğiyle Anti-Kürd ve Kürdistani mücadelesine başlamıştır.
Bu tarihi tespitlerimizi sabitleştiren ve PKK yönetiminde en üst görevlerde bulunan Duran Kalkan ve Mustafa Karasu’nun farklı zamanlardaki PKK bir Kürd ve Kürdistani parti değildir beyanlarıyla tescillenmiştir. Dolayısıyla Kürd ve Kürdistan davasına hizmet etmediklerini kendi beyanlarıyla belirten PKK hareketinin kimler tarafından kurulup kimlere hizmet ettiği açık ve net bir biçimde ortadadır.
Sömürgeci devletlerin büyük destekleriyle devasa bir güce kavuşmuş olan PKK Kürd milli ve demokratik mücadelesini engellemek ve Kürdistani kazanımları geriletmek üzere Güney Kürdistan’da farklı eylemleriyle Kürdistan’ın resmi ve meşru güçlerine saldırıyor, peşmergeleri katlediyor, Kürdistan’daki petrol boru hatlarını patlatıyor, köyleri savaş alanına çevirerek düşmanın her gün üzerlerine bomba yağdırmasına sebep oluyor, sivil insanların ve köylülerin tarım ve hayvancılık yapmalarını engelleyerek mağdur ediyor. Bütün bunlarla da yetinmeyen PKK, YNK içindeki bazı çıkarcı kişileri kışkırtarak Kürdler arası birliğe engel oluyor, İran yanlısı çıkar gruplarının Kürdistan parlamentosunu boykot etmelerine sebep olarak ülkenin halkına yapılacak hizmetleri engelliyor. Ayrıca YNK’li bu bedbahtlar Kürdistan Federal yapısının Irak bütçesinden yasal ve meşru hakları olan ödeneklerini kırpmak üzere ve memur maaşlarının gönderilmemesini tasarlayarak Baas kalıntısı parti ve gruplarla işbirliği yaparak Kürdlerin açlık ve yoksullukla terbiye edilmesine olanak sağlıyor.
Daha da önemlisi Kürdistan Milli Ordusu’nun tek bir çatı altında birleşmesini bin bir türlü oyunla geciktirilmesine sebep olmaktadır. YNK içindeki hain bir grubun bu ve benzeri düşmanca davranışlarına PKK büyük destek verirken Süleymaniye Sokakları Türkiye sahasını terk eden PKK kaçkınlarıyla adeta kaynıyor ve bunu büyük bir fırsata çeviren Türk işgalci güçleri İHA ve SİHA’larını devreye sokarak PKK ile mücadele ediyorum bahanesiyle onlarca sivili katlediyor ve insanların kendi köylerinde arazilerine ekip biçmelerine mani olarak aslında Kürdistan ekonomisinin gelişmesini engelliyor. Özet olarak anlatmaya çalıştığımız bu gerçekliklere karşı ve Kürdistan’da örgütlenmeye çalışan bu iki hain yapının Kürd halkına ve Güney Kürdistan’ı devletleşme sürecine engel çıkarmamaları için Kürdistan’ın dört parçasında bulunan ve milli demokratik bir mücadeleye inanan tüm irili ufaklı parti, örgüt ve şahsiyetlerin yurtsever bir tutum takınarak Kürd halkına karşı tarihi görevlerini mutlaka yerine getirmelerini bekliyoruz.
M. Hüseyin Taysun
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.