Türkiye’de her ne zaman bir seçim dönemine girilmişse tüm sistem, parti ve politikacıların aklına Kürdler ve Kürd sorununun sözde çözümü gelmektedir. Ancak işin aslına baktığımızda hiçbir sistem partisinin ya da Türkiye’deki siyasi çevrelerin on yıllardır kangren halini almış olan Kürd mağduriyeti / sorunu gibi ne bir dertleri vardır ne de bu mağduriyeti / sorunu çözme konusunda samimi bir çabaları ve projeleri olmuştur.
Aslında yapılmak istenen şey geçmişten günümüze olduğu gibi seçim öncesi Kürdlerin ağzına bir parmak bal sürme misali birkaç Kürd ilini ziyaret ederek ve birkaç süslü kelime kullanarak ve yine hiçbir zaman hayata geçmeyecek bazı vaatlerle Kürd halkını / seçmenini kandırarak iktidara gelebilmenin yolunu açmaktır. TC Devleti’nin ve Türklüğün bekası adına yapılan bu sahtekârlıkların tümü Türk insanının güvenlik, lüks ve huzur içerisinde yaşamalarını sağlamak ayrıca kendilerinin büyük rantlara sahip olmaları adınadır. Her şeyi Türklük ve Turancılık adına yapan bu siyasi çevrelerin Kuzey Kürdistan’da devşirdikleri kimi işbirlikçi kişi ve siyasi unsurlar da mevcuttur. Kürdleri seçim meydanlarında sisteme pazarlayan sözde Kürd parti ve politikacıları da hesaba katarsak sistem partilerinin ve siyasi çevrelerin Kürdlerin mağduriyetini ortadan kaldırmaya yönelik bir çaba ya da bir projeye sahip olmaları için bir sebepte kalmamaktadır.
Türkiye’deki mevcut tüm parti ve siyasetçilerin TC Devleti’nin kuruluş felsefesine sıkı sıkıya bağlı olduğu ayrıca bu ülkede görünenin ötesinde muktedirlerin derin yapısını da hesaba kattığımızda Kürdlerin mağduriyetini veya yaygın adıyla Kürd sorununu ciddiyetle ele alıp çözümleyecek bir siyasi güçten bahsetmek de abesle iştigal olur.
İşin bir diğer boyutunu inceleyecek olursak bizatihi Türkiye’deki derin devletin icazeti ve denetimiyle kurulmuş ve yaklaşık 40 yıldır Kuzey Kürdistan’da kendisinden başka Kürd ulusu adına mücadele veren siyasi kesimler üzerinde muazzam bir baskı kurmuş olan PKK ve yasal türevlerinin de Kürdlerin mağduriyetini ortadan kaldırmaya ya da Kürdlerin bir statü sahibi olmaları gibi dertlerinin olmadığı gün gibi ortadayken ve TC Devleti’nin mevcut anayasasına rağmen Kürd sorununa çözüm arama şeklinde bir düşünceyi geliştirmesi şansı da ne yazık ki bulunmamaktadır. Dolayısıyla Kürd halkını Türkiyelileştirme ve halkların kardeşliği fantezisiyle oyalayıp kandıranların da en az Kürd kimliğini ret ve inkâr anlayışını öne sürenler kadar veballeri büyüktür.
BU GERÇEKLİKLER TEMELİNDE KÜRDLER NE YAPMALI
Kürd siyaseti yeni ve zorlu bir sürece hazırlanırken günümüzde misyonunu tamamlamış ve geleceğin mücadele anlayışını yaratacak özelliklerden yoksun ve yorgun siyaset tarzını hızla terk etmek zorundadır. Günümüz dünyasında birilerinin kontrolünde ya da vicdanları rahatlatmak üzere yapılan siyaset ayrıca bazı gelenekleri yaşatma ısrarı halkımızın bu dönemdeki istek ve taleplerini karşılamaktan oldukça uzaktır. Yapılması gereken geçmiş siyasi gelenekleri ve emeklerini inkâr etmeden onların eksik ve yanlışlarından büyük dertler çıkararak günümüz dünyasının gereklerine uygun ve Kürd halkını doğru temsil edecek bir siyaset tarzı yaratmak olmalıdır.
Elbette ki böylesi bir perspektifle yola koyulmanın kendine özgü bir takım zorlukları olacaktır ve bu da doğaldır. Ancak böylesi bir anlayışa sahip kararlı, sabırlı, donanımlı ve fedakâr bir kadro hareketinin başarı şansı büyük olacağı gibi mücadelenin pratiğinde sürece uygun bir liderliği de yaratarak Kürd halkının istek ve taleplerini yerine getirirken kısa zamanda kendilerini kitlelere ispatlama fırsatına da sahip olacak ve büyük yığınlara rahatlıkla ulaşabilecektir. Geldiğimiz bu aşamada kendimize eziyet, halkımıza ise zulüm ve çile çektirecek ya da onların var olan umutlarını da söndürecek siyaset tarzındaki ısrarı bir kenara bırakılmasının zamanı çoktan gelmiş ve geçmektedir.
Atalarımızın dediği üzere aynı suda birkaç kez abdest almanın hiçbir hükmü yoktur. Yapılması gereken yeni neslin önünü açarak taze ve berrak sularda abdest alarak halkımıza tertemiz bir zihin ve duyguyla hizmet etmek olmalıdır. TC Devleti’ni yöneten bu ceberut anlayışın şimdiye kadar defalarca denenmiş mücadele yöntemleriyle Kürd mağduriyetine / sorununa bir çözüm getirmeyeceği açık ve net görülürken soğuk savaş öncesi siyaset anlayışı ile Kürdler adına mücadele verdiklerini söyleyen siyaset eskilerinin mevcut sorunları ortadan kaldırma şansı da yoktur.
ÖNERİLERİMİZ
Uluslararası bir özellik kazanmış olan Kürd sorununu mümkün olduğu kadar dünyanın ve bölgenin sorunu olarak dünya kamuoyuna anlatarak bölgede çıkarları olan çevrelerin Kürdlere yönelik destekleri sağlanmalı. Güney Kürdistan’daki mevcut statünün korunması ve Rojava’daki mücadelenin desteklenmesi için Kürd halkının her bireyi mutlaka bilinçlendirilmeli. Kürd halkının her bireyine ulaşılarak Kürdlerin millet olmaktan kaynaklı hak ve hukukları kendilerine anlatılmalı, onları milli demokratik bir çizgide örgütlemeli (özellikle gençlik ve kadınlar) Medya ve iletişim organları ve araçları Kürd ulusal demokratik mücadelesini geliştirmek üzere en aktif ve akıcı bir biçimde kullanılmalı. Mevcut sistem partilerinin Kürd potansiyelini kullanmasına asla fırsat verilmemeli. Mevcut Kürd siyasi çevreleriyle Kürdlerin birliği konusunda yoğun ve samimi bir çalışma yapılmalı, bütün ısrarlara rağmen birlik konusunda sekter davranan çevre ve kişiler hızla deşifre edilerek halk üzerindeki etkinlikleri azaltılmalı Bir takım siyasi parti ve örgütlerin tepesine çöreklenmiş ve hiçbir etkinlik yaratamayan umudunu kaybetmiş, aklı körelmiş kişilerin yerine genç ve kadınlardan oluşan ve milli duyguları yüksek bilinci unsurlara fırsat tanıyan bir anlayış geliştirmeli
Elbette ki bütün bunların bir çırpıda ve kısa zamanda gerçekleşmesi kolay değildir ancak imkânsız da değildir, zaten siyaset, sabır, kararlılık ve fedakârlık sanatı değil midir? Dünyaya hâkim güçlerin coğrafyamıza ve 50 milyonluk Kürd halkına büyük ihtiyaç duyduğu bu süreçte var olan imkân ve kabiliyetlerimizi doğru kullanabilirsek özgürlük ve kurtuluş uzak olmayacaktır. Her şeyden önce Kürdler kendisi olmalı ve kendileri için hayatın tüm alanlarında var olmanın mücadelesini vermelidirler.
Bu vesileyle başta Kürd halkımız olmak üzere tüm İslam Dünyası’nın kurban bayramını kutluyorum.
Saygılarımla
M. Hüseyin Taysun
17.07.2021 Ä°ST
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.