Çiçeği burnundaki Güney Kürdistan yönetimi bir taraftan kendi beş milyonluk nüfusuna karşılık, iki milyon Kürd ve Arap mülteciyi kendi topraklarında barındırırken, diğer taraftan Kürdistan topraklarına yönelik Haşdi Şabi ve İŞİD saldırılarını göğüslemekte, ayrıca Corona ile ilgili süreci büyük bir başarıyla yönetmektedir. Bütün bunların yanında sömürgecilerle farklı çıkar ilişkileriyle ortamı bulandıran ve mevcut istikrarı bozmaya çalışan içimizdeki hainlerle uğraşmaktadır.
İşte bütün bu sorunlarla boğuşan Güney Kürdistan yönetimine karşılık YNK ve PKK’nin tepesine çöreklenmiş çevreler ise kendi kişisel, ailesel ve örgütsel çıkarlarını korumak üzere akıl almaz çirkin ilişkiler kurarak ve yeni yeni oyunlar tezgâhlayarak bir taraftan Güney Kürdistan yönetimini zora sokma adına sömürgeci devletlere adeta uşaklık yapmaktadırlar. Bir taraftan İran’ın istek ve çıkarları adına Güney Kürdistan’ı Âdemi Merkeziyetçi yönetim zırvasıyla çalışan Mam Celal’ın artıkları YNK’liler diğer taraftan Kürdistan’ın dört parçasında da hızla itibar ve irtifa kaybına uğrayan PKK’nin başındaki güruh Güney Kürdistan’ı Türkiye ve İran faşist devletlerinin saldırı hedefi haline getirerek hem güneydeki yönetimine ve hem de orada yaşayan mazlum Kürd halkına büyük zararlar vermektedirler.
Elbette ki böylesine hain eylem ve davranışların ve ayrıca omurgasız siyaset anlayışının bizler tarafından birçok bilinen sebebi vardır. Bir türlü Kürdistani olamayan bu çevrelerin pratiklerini belli başlılarını sayacak olursak;
Kürd halkının ulusal mücadelesine ulus temelinde değil de ideolojik temelde yaklaşıyor olmaları manidar bir tutumdur. Kişi grup ve örgüt çıkarlarının Kürd halkının ulusal çıkarlarının önüne konulması. Kendi örgütsel varlıklarının bazı sömürgeci güçler tarafından korunuyor olması. Uluslararası stratejik dengeleri doğru tahlil edememe beceriksizliği. Bahsi geçen örgütleri yöneten kadroların Kürd ve Kürdistan’a inanmıyor olmaları.
Bu talihsiz gerçekliklere dayalı siyaset yapan YNK ve PKK harekeleri içindeki hakim çevrelerin Güney Kürdistan’daki kazanımları boşa çıkarmaya yönelik her türlü provokatif ve haince davranışlarını anlamak çok zor olmayacaktır. İçinde yaşadığımız bu zorlu ve engebeli süreçte Kürdistan yönetimi ve diğer yurt sever çevrelerin oldukça önemli işlere imza attıklarını görüyor olmamız ve bu anlamda Kürd özgürlük ve bağımsızlık mücadelesini doğru yorumlayarak bir tutup geliştirmek tarihi sorumluluk olarak görülmelidir.
Parti ve örgütlerin kuruluş amaç ve gayeleri, hakları gasp edilmiş millet veya toplumların mücadelesini vermek olmalıdır. Bu anlamda kutsanacak olan milletler ve toplumlardır. Mücadelede bir araç olarak düşündüğümüz parti ve örgütlerin kendilerini güçlü kılmak adına değil uğruna mücadele ettikleri halkları ve toplumları güçlü kılmaya yönelik olmalıdır. Dolayısıyla bizim iddiamız mevcut Güney Kürdistan yönetiminin kusursuz olduğu değil tam aksine onlarında birçok eksiklikleri ve zaman zaman bir takım hatalara düştüklerini görmekteyiz. Ancak vazgeçemediğimiz on yılların mücadelesi sonucu ve büyük şahadetlerin yaşanarak elde edilen küçükte olsa Özgür Kürdistan’ın büyüyüp gelişmesidir.
Bütün bunlardan dolayı hiçbir Kürdün bir diğer Kürde düşmanlık yapma lüksü olmamalıdır. Yapılacak bir şey varsa oda Kürd halkının dünya milletler camiasında kendisini onurlu bir biçimde temsil edilebileceği koşulları yaratmaya yönelik bir mücadele biçimini tutturmak olmalıdır. Ebetteki istenilen hedefe uluşmak için her Kürdün bir diğer Kürdü saygılı bir biçimde uyarma ve eleştirme hakkı olmalıdır.
Saygılarımla.
M. Hüseyin TAYSUN
03.05.2020 İst.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.