Filistin’e bağlı Hamas Örgütü 7 Ekim 2023 Günü İsrail topraklarına sürpriz ve oldukça kapsamlı bir saldırı başlatarak içerisinde yüzlerce sivilin de ölümüne sebep olan binlerce insanı katletti. Elbette ki Hamas Örgütü’nün İsraillilere yönelik böylesine kapsamlı bir saldırıyı tek başına düşünerek hayata geçirmesi mümkün değildi.
Böylesine kapsamlı bir baskının arkasında Ortadoğu’da büyük hesapları olan bazı devletlerin bulunması pek muhtemel bir olaydır, şayet bu saldırı bütün yönleriyle düşünülüp hayata geçirilmiş ise bu olayın sonucunda Filistin halkının büyük bir mağduriyet yaşayacağı hesabı mutlaka göz önüne alınarak yapılmıştır. Olayların bugünkü ve önümüzdeki günlerdeki gelişmesini değerlendirdiğimizde Filistin halkının oldukça büyük zararlar göreceği açıktır. Filistinliler bu olaydan dolayı ellerindeki kalan topraklarının bir kısmını kaybedecek, toplu bir katliam sonucu önemli bir insan kaybına uğrayacak ve sonuçta Filistinlilerin yaşadığı trajedi daha bir katlanarak son derece zorlu bir yaşamla yüz yüze kalacaklardır.
Peki Filistinliler bu son olayda kimin ya da kimlerin oyununa geldiler? Bize göre Filistinlileri oyuna getiren başta sözde İslam’ın temsilciliğini yapan ve İslam’ın mağduriyeti üzerinden Ortadoğu ve Arap dünyasında yayılmacı bir siyaset izleyen İran Devletinin ve Şii Mollaların büyük hesapları yatmaktadır. Zira Hamas’ı cesaretlendirenlerin başında İran Devleti gelmektedir.
Ayrıca İsrail’le Mossad’ın sinsi oyununa gelerek büyük tuzağı fark edemeyen ve böylece Mossad’ın tuzağına düşen Filistinliler ABD ve Avrupa’nın tüm devletleri vasıtası ile büyük imkanlarla donatılmış her türlü yer ve uzay araçlarıyla beslenen İsrail’in Hamas’ın böylesi bir baskın ve saldırıya hazırlandığının bilgisinden yoksun olduğunu hiçbir devlet veya örgüt iddia edemez dolayısıyla İsrail Devletinin bugüne kadar Filistinliler üzerinde uyguladığı insanlık dışı tüm eylemleri Hamas’ın bu vahşi saldırıları üzerinden meşrulaştırma fırsatını yakalamış olması İsrail ve Yahudi dünyası açısından önemli bir kazanç olacaktır.
Gelelim bu gelişmelerin arkasındaki büyük resim bize neler söylüyor:
Hamas’ın bu saldırısı ve Mossad’ın saldırıya bilinçli olarak göz yumması ABD’nin Ortadoğu ve Yakındoğu coğrafyası için büyük bir fırsat yaratmıştır. En başta ABD güçlerinin Irak ve Suriye’den birkaç yıl evvel askeri güçlerini geri çekmesi küresel güç sahibi olan Rusya ve Çin’in Ortadoğu ve Afrika’da ciddi bir alan hakimiyeti kurmalarına ve böylece ABD ve AB ülkelerine üstünlük sağlamalarına sebep olmuştu ayrıca bölgesel güç sayılan İran ve Türkiye Devletlerinin İslam’ın her iki kanadı olan Sünnilik ve Şialığı kullanarak Ortadoğu coğrafyasında önemli etkinlik alanları yaratarak ABD ve AB ülkelerinin çıkarlarına büyük zararlar vermişlerdi.
Dolayısıyla İsrail-Hamas Savaşını büyük bir fırsata dönüştüren ABD ve İngiltere en gelişmiş savaş gemileri ve silahlarıyla Akdeniz’de büyük bir güç gösterisiyle Rusya, Çin, Türkiye ve İran’a verilebilecek en sert ve en kararlı mesajlarını vermektedirler. Özellikle yukarıda saydığım bu dört devletin ABD ve İngiliz güçlerinin Akdeniz’e inmesi bu dört devletin eteklerinin tutuşmasına ve büyük bir panik yaşamalarına sebep olmaktadır. İsrail’e yönelik bu vahşi saldırıyı büyük ve önemli bir fırsata dönüştüren ABD ve İngiltere’nin gelecekte İsrail Devletinin güvenliği konusunda en güvenilir ve en güçlü müttefikin Kürd halkı olduğuyla ilgili oldukça ciddi hesaplar yaptıkları da bilinmektedir. Bunun en bariz işaretlerini Güneyli güçlerin birliği ve tek bir ordu oluşturmalarına yönelik ve KDP ile YNK arasındaki pürüzlerin giderilmesi yönündeki hassasiyetlerden anlamaktayız. Ayrıca Suriye topraklarında düşürülen T.C. Devletine ait bir sihanın ABD güçlerince düşürülmesi de önemli bir işaret sayılmalıdır.
Türkiye ve İran Devletleri tarihin hiçbir döneminde başta Araplar olmak üzere Filistin halkına karşı samimi ve dürüst olmamışlardır. Bunun en belirgin kanıtları 1948’de Filistin toprakları üzerinde kurulan İsrail Devletini ilk defa tanıyan T.C. Devleti olmuş, İran ise Şattul Arab’ı işgal ederek Hürmüz Boğazı’nı ele geçirip 8 yıl süren Irak-İran Savaşını başlatarak milyonlarca Arabın ölümüne sebep olmuştur. Dolayısıyla bu son savaş nedeniyle Filistinliler için Türklerin ve Acemlerin döktükleri gözyaşları aslında timsah gözyaşları olduğu gibi samimiyetten uzak ve büyük bir telaşın ürünüdür.
Böylece son Hamas-İsrail Savaşı sonrasında Ortadoğu coğrafyasında köklü değişimler olacağı için Kürd siyaseti ve bir bütünen Kürd halkı olabilecek değişimlere yönelik mutlaka hazırlıklı olmalıdırlar. Son söz olarak biz Kürdler Dünyanın neresinde olursa olsun mazlumlara yönelik her türlü hak gaspına, hakarete ve zulme karşı olmalıyız. Zira dört sömürgeci devletten tarih boyunca zulüm, işkence, hakaret ve sürgünlere muhattap olmuş bir halkız. Dolasıyla mazlum Filistinlilere yapılan zulmü de kabul etmiyoruz.
Ancak bizim başkaları için dökecek gözyaşımız yoktur. Zaten yüzyıllardır kendi halkımız ve Civan evlatlarımıza yapılan haksızlık ve zulümlerden dolayı hep ağlıyor ve ağıt yakıyoruz, artık göz pınarlarımızdaki yaşı başkaları için değil kendi ülkesini özgürleştirmek için mücadele edip şehit düşen evlatlarımıza yani Kürdistan’ın uğruna onurlu ölümleri kucaklayan ve düşmanların zulmüne maruz kalan halkımız için kullanmak istiyoruz. Zira Filistin Örgütünü yönetenler Yaser Arafat’tan tutun Halit Meşal, Mahmut Abbas ve tüm Filistinli liderler Kürd ve Kürdistan meselesine her koşulda şoven duygularına yenilerek olumsuz bakmışlardır.
M.Hüseyin Taysun
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.