Kurulduğu ve Kürd siyasal yaşamına girdiğinden günümüze kadar PKK yapısının dört parça Kürdistan’da hain, ajan, iş birlikçi ilan etmediği ve kendisine yönelip zarar vermediği bir tek Kürd partisi ve örgütüne rastlamak mümkün değildir.
Siyaset sahnesine çıkışında bağımsız, bağlantısız, sosyalist Kürdistan sloganını kullanan bu yapı tüm dost güçlerden ve Kürd halkından aldığı destekle giderek büyürken her geçen gün ortaya koyduğu pratiği ile kendisine destek veren tüm Kürd çevrelerini adeta düşman ilan etmiştir. Mazlum milletlerin ve mağdur sınıfların mücadelesini veren çevrelerde sıkça kullanılan asgari müştereklerde buluşma kavramı PKK’nin siyaset sahnesine çıkmasıyla adeta tüm özelliklerini kaybetmiş bir hale dönüştürülmüştür.
Özellikle son yıllarda ortaya koyduğu politikasıyla kimlere ve neye hizmet ettiği anlaşılmaz bir durum almıştır. Amiyane tabirle Kürd güçlerine karşı sol gösterip sağdan vurmayı bir adet haline getirmiştir. Bunun en somut örneği Güneybatı Kürdistanında kendisine kucak açan tüm siyasi çevrelere düşman muamelesi yaparken son yüzyılın en kanlı diktatörü Beşar Esad ile zımmi dostlukları şüphe götürmeyecek kadar açık ve aşikardır. Diğer yandan kuruluşundan günümüze kadar Güney Kürdistan topraklarını kendisine mekan seçmiş olan PKK bugün bağımsızlık savaşı veren ve bu konuda önemli mesafeler kaydetmiş KDP ve diğer Kürd güçlerine karşı Irak merkezi hükümeti ile birçok konuda işbirliği yaptığı bilinmektedir.
Yine Doğu Kürdistan’da kendisine kucak açan Kürd siyasi güçleriyle İran mollaları adına adeta düşmanlık yapmakta ve kendisinin kurduğu PJAK’lı gerillaları İran’ın gerici yobaz mollalarının merhametine terk etmekte hiçbir beis görmediği de gözlenmektedir. Sömürgeci Türk devletine gelince devletle olan ilişkiler imralı sakini Öcalan tarafından sessiz ve derinden yürütülürken yine onun talimat ve direktifleriyle devletin bekasını tartışma konusu bile yapmayan marjinal sol çevrelerle dostluklar açıktan yürütülmektedir.
Gelinen bu aşamada PKK’nin bağımsız, federal ve otonom bir Kürdistan istemediği her geçen gün PKK yetkilileri tarafından defalarca deklare edilmesine rağmen Kürd gençlerinin kimin adına ve ne için ölüm cephelerine sürüldüğü bilinmemekte Kürdler ise çağımızın yeni icadı olan Demokratik cumhuriyet tezine itibar etmediklerini her vesileyle haykırmaktadırlar. Dün 25 milyon Kürdün yaşadığı kuzey parçasında uygulanan yanlış siyaset ve yanlış pratik Kürdler açısından onarılmaz mağduriyetlere sebep oldu. Görünen o ki bugünde Rojava Kürdistan’ın da uygulanan ve bütün Kürdleri dışlayan Stalinist anlayış ve inat yarınlarda Rojava da ki halkımıza da büyük mağduriyetler yaşatacaktır.
Sömürgeci devletlerin en ufak bir göz kırpmasına teşne olan ve yine bu devletlerin denetimindeki sol güçlerle her türlü işbirliği ve eylem birliği kurmakta hiçbir sakınca görmeyen PKK hareketi bütün bunların yerine kendisine biat etmeyen ama Kürd halkı adına bir yığın doğrulara parmak basan ve ayrıca her vesileyle Kürdlerin birliğini geliştirmeye çalışan Kürd çevreleriyle biraz olsun hoşgörülü ve opsiyonlu davranmayı ve böylece Kürd halkının özgürlüğüne giden yolu açmayı aklından geçirmeyecek mi?
Bu Stalinist kör inat PKK’ye bir şey kazandırmadığı gibi bir bütünen Kürd halkına birçok şey kaybettirmektedir. Şu çok iyi bilinmelidir ki Kürdler için oldukça elverişli olan bu zemin doğru kullanılmaz ise Kürdler bir asır daha böylesine elverişli koşullara sahip olamayacaklardır. Acıdır ama bunun karşılığı Kürdlerin bir yüzyıl daha sömürgecilerin zulmü altında her türden insani haklarından yoksun yaşamaları demektir ki bunu hiçbir normal Kürd insanı içine sindiremez.
Bütün bu iyi niyet ve temennilerimiz PKK’liler için bir anlam ifade etmiyorsa bile bari Kürd düşmanlığıyla ünlü MHP genel başkanı Devlet Bahçelinin son dönemlerdeki tutumu ve demeçlerinden bir ders çıkarılmalı ve ibret alınmalıdır.
Unutulmasın ki PKK’nin varlığı nedeniyle Güney Kürdistan’da 340 dolayında Kürd köyü her gün sömürgecilerin bombalarının hedefi olmakta ve yine PKK’lilerin Şengal ve Kerkük civarında kendi kucaklarında besledikleri Haşdi Şabi güçleri yarınların Kürdler açısından en büyük tehlikesi olarak karşımıza çıkacaktır. Bütün bunlar biliniyor olmasına rağmen Güney Kürdistan yönetiminin gösterdiği tahammül ve hoşgörü asla bir aciziyeti ifade etmezken tam aksine Kürdlerin kendi aralarında yeniden bir kardeş kavgasına girmemesi için yapılan büyük bir fedakarlık ve erdem olarak anlaşılmalıdır.
Diliyor ve temenni ediyoruz ki özet olarak anlatmaya çalıştığımız bu gerçeklikler ilgili çevreler tarafından doğru anlaşılır ve Kürdleri kurtuluşa götürecek dostluk ve birlik anlayışı doğrultusunda özlenen pratik sergilenir.
SAYGILARIMLA
M. Hüseyin Taysun
24.12.2016 / Diyarbakır
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.