Dış Güçlerle İlgili Sebepler
a)Kürdistan’ın birinci paylaşım savaşı sonrasında emperyalist devletlerin planlı yardımı ve sömürgeci güçlerin fiili işgaliyle dört parçaya bölünmüş olmasıdır.
b)Dünyaya hakim güçlerin bu dört işgalci ve sömürgeci devletlerle olan çıkar ilişkileri nedeniyle Kürd meselesi, Kürdlerin yıllardır çektikleri acıları ve Kürdlerin gasp edilmiş haklarının görmezden gelmiş olmalarıdır.
Kürdlerin Kendileriyle İlgili Sebepler
a)Kürdler adına mücadele ettiklerini iddia eden parti, örgüt ve şahsiyetlerin mücadeleye ya ideolojik temelde veya islami çerçevede bakarak Kürd ve Kürdistani olmayan unsurların Kürd milli hareketine sızarak ulusal mücadeleyi rayından çıkararak büyük zarara uğratmalarıdır.
b)Kürd ulusal mücadelesini kendi öz gücüne dayandırmadan askeri, siyasi ve diplomatik altyapısını oluşturmadan bazı art niyetli çevrelerin etkisi altına girmesi ve hatta yetersiz kadroların insiyatifiyle hareketi yürütme ve böylece bir takım ajan ve pravakatörlerin mücadeleye sızmasını açık hale getirmesi.
c)Kürdistani değerlere ve bu uğurda şehit olmuş liderlere gereken saygıyı ve önemi vermemek en önemlisi geçmişte yaşanmış olaylardan ders çıkaramayacak düzeyde kendi tarihine yabancı olmak ve daha da önemlisi Kürdlerin kendi aralarında gerçek anlamda birlik ve kardeşliği oluşturamamaları.
Dış güçlerin kendi çıkarları için oldukça stratejik önemde gördükleri ve son derece zengin Kürdistan topraklarında imkan ve kabiliyetleri oldukça kısıtlı olan Kürd halkının özgürlük ve bağımsızlık mücadelesini yürütmek ve bu mücadeleyi başarılı bir sonuca ulaştırmak elbetteki büyük zorlukları içermektedir. Ancak işin bir diğer tarafı ise daha da önemli görülmelidir. O da böylesine ağır ve zorlu bir mücadeleyi başarıya götürerek milli bir felsefe ve stratejiyi yönetip yürütebilecek yetkin kadrolara sahip fedai bir ruhla donanımlı yapıların ortaya çıkarılmasıyla mümkün olacaktır. Dolayısıyla değişen dünya ve bölge koşullarında sadece vicdanını rahatlatmak üzere el yordamıyla veya ahbap çavuş ilişkileriyle siyaset yaparak böylesine ağır bir yükü omuzlamak yada bu mücadeleyi çözüme kavuşturmak mümkün değildir.
Yukarıda sıraladığımız bütün bu olumsuzluk ve yetmezliklere karşın Kürd ulusal mücadelesini günümüzde zafere taşıyabilecek büyük imkan ve fırsatların ortaya çıktığını söyleyebiliriz.
a)Yüzyılların mücadelesi sonucu Kürdlerin artık tam bağımsız olmasa bile bir devletleri ve özgürleştirilmiş toprakları vardır. Şayet kıymeti bilinirse bu kazanımlar büyük bir nimet olarak görülmelidir.
b)Rojava Kürdistanı’nda Kandil’deki birkaç bozguncuya rağmen ABD ve AB ülkelerinin büyük destekleriyle fedayice bir mücadele özgürleştirilmiş topraklar ve bir takım aklıselin kadro ve yapılar mevcuttur.
c)Kürdlerin günümüzde artık ciddi bir diasporası oluşmakta ve dünyanın farklı ülkelerinde siyasi ve diplomatik çabalar giderek meyvesini vermektedir.
d)Şayet Kürdler milli bir sermayeye dönüştürebilirse muazzam bir ekonomik bir birikime, ticari bir sermayeye ayrıca sanayide, ziraatte ve diğer alanlarda büyük imkanlara ve tecrübeye sahiptirler.
e)Kürdlerin artık milyonları bulan kızlı erkekli evlatları yüksek tahsil yapmakta, mezun olanlar ciddi kariyer yaparken kendi ulusal davalarına da büyük ilgi duymakta, mücadeleye önemli katkılar sunmakta ayrıca Kürd dili, edebiyatı ve tarihi üzerinde ciddi araştırmalar yapmaktadırlar.
f)En önemlisi Kürdlerin artık sayıları yüzbinleri bulan peşmergesi, gerillası, tankı, topu ve önemli askeri donanımlarıyla Kürdistan dağlarını ve kentlerini korumakta ve giderek modern bir ordulaşmaya hazırlanmaktadır.
Peki eksik olan nedir?
Yukarıda belirttiğimiz ve Kürdlerin mücadelesini zafere ulaştıracak bunca imkan ve avantajın Kürd ulusal mücadelesinin emrine sokmak ve bütün bu güçleri kollektif bir yapı altında toplayacak ve böylece Kürdlerin hizmetine sokmak için elbetteki dünyayı, bölgeyi doğru değerlendirmek ve en önemlisi tüm Kürdistani yapılar arasında birlik, dayanışma ve kardeşliği tesis etmek yine mevcut Kürd siyasi yapılarının ertelemez görevi olarak algılanmalıdır.
Kürd’ün Kürd’e fazlasıyla yeteceği bu koşullarda Kürd siyasi yapılarının sömürgeci devletlerin sözde solcularının ve sözde İslamcılarının kuyruğuna takılması için hiçbir sebep yoktur. Dolayısıyla Kürdler 50 milyonluk kadim, cesur ve cefakar bir halktır. Bu anlamda biz bize yeteriz yeter ki milli demokratik bir zemini yaratmak için biraz samimi ve biraz da akıllı olalım.
Unutmayalım ki bizler Gazi Muhammed’in, Mela Mustafa Barzani’nin, Şexi Said’in, Ali Şer’in, Seyid Rıza’nın ayrıca Ahmedi Xani’nın, Melaye Ciziri’nin, Saide Kurdi’nın torunlarıyız. Bizlerin başkalarının ideolojisine yada islamına ihtiyacımız yok, çünkü Kürdler insanlığın ve medeniyetin beşiği, Mezopotamya’nın çocuklarıdırlar.
Son Sözümüz Kürdistan Gençliğine
Bizler 68 kuşağı Kürdistan devrimci demokratları olarak artık sonbahar yaprakları gibi ömrümüzü tamamladık ve tamamlıyoruz. Halkımızın bu onurlu Kürdistani mücadelesinde aklımızın erdiği ve gücümüzün yettiği oranda elimizden ne geldiyse onu yapmaya çalıştık. İnanın ki hem samimi hem de cesurca halkımızı savunduk. Her mücadelede olduğu gibi içimizden az sayıda da olsa korkanlar, kaçanlar, üç kuruşa tenezzül edenler herhangi bir makama imrenerek safları bırakanlar da oldu. Ancak bizim onlara söyleyecek fazla bir sözümüz yok, onları kendi ayıplarıyla tarihe ve Kürd halkının özgür vicdanına havale ediyoruz. Ve yalvararak diyoruz ki büyük katliamlara uğramış mazlum ve mağdur Kürd halkının haklı ve meşru mücadelesinden daha büyük bir paye ve onur yoktur.
Saygılarımla…
M. Hüseyin Taysun
09.05.2021 İST
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.