Ortadoğu ve Yakındoğu coğrafyasında sömürgecilerin boyunduruğu altında yaşamakta olan yaklaşık elli milyon nüfusa sahip Kürd halkının ezici bir çoğunluğu, kendi topraklarında özgürce ve insanca bir yaşamı hayal ederken ve böylesi bir yaşama kavuşabilmek uğruna yıllardan beridir emsaline az rastlanacak acılara katlanarak ve Kürdistan’ı özgürleştireceğiz iddiasıyla siyaset sahnesine çıkan örgüt ve partilerden başta kendi evlatları olmak üzere hiçbir değerini esirgememektedir.
Kürd halkının tabanındaki duygu, düşünce ve pratik bunlar olmasına karşılık büyük vaatler ve süslü projelerle ortaya çıkan birtakım parti ve örgütlerin Kürd halkından almış oldukları destekle büyüyüp güçlendikten sonra Kürd halkına yönelik proje ve vaatlerini adeta unutarak ya birtakım sömürgeci düşman çevrelerin ya da bazı küresel güçlerin denetimine girerek onların uzun vadeli çıkarları doğrultusunda bir pratik sergilemektedirler.
Bahsi geçen bu siyasi çevrelerin, zaman içerisinde kendi örgütsel çıkarları uğruna elli milyonluk Kürd halkının geleceğini hiçe sayması, hayallerini yerle bir etmesi hiçbir akıl, vicdan ve yurtseverlik anlayışıyla izah edilemeyecek kadar büyük bir vebaldir. Kendi örgütünün yanlışlarıyla kendi kardeşlerine başka aktörlerin çıkarları uğruna savaş açarak farklı provokasyonlara zemin yaratması, gerekçesi ne olursa olsun mazlum bir milletin kaderi ve hayalleriyle oynamaktan başka bir şekilde izah edilemez.
Özellikle Kürd halkının ulusal kurtuluş mücadelesinin büyük ve kararlı bir savaşımla kendisini uluslararası meşruiyete taşımaya çalıştığı bu hassas dönemde, birilerinin kendisini besleyenlere şirin gözükme adına Şengal’de, Maxmur’da Kürdistani güçlere yönelik provokasyonları ve ayrıca Rojava Kürdistan’ın da ki Kürdistani güçlere saldırması hiçbir şekilde affedilecek veya hoş görülecek bir durum değildir.
Yine birilerinin Kürdistan’ın meşru güçlerine saldırırken biz Şengal’i ve Maxmur’u Cizre, Silopi, Şırnak, Nusaybin ve Sur’da ki tarzımızla savunacağız demesinin Kürdlere yönelik bir savaş ilanı olarak düşünülmesi gerekiyor. Çünkü Cemil Bayık’ın “Biz Kuzey Kürdistan’da direniş gösterdik, savunma yaptık” dediği yerlerde binlerce Kürd genci şehadet yaşamış, yüzbinlerce insan evsiz barksız kalmış ve yine yüzbinlerce insan bölgeyi terk etmek zorunda kalmıştır.
Yukarıda Cemil Bayık’ın ağzından çıkan bu sözlerin Kürdler için gerçek anlamı, biz Güney Kürdistanı da viraneye döndürüp bağımsızlığa giden yolda onları mutlaka, şartlar ne olursa olsun engelleyeceğiz anlamına gelmektedir. Ezidilere, biz Kürd değiliz sözlerini söyletenlerin Kürdler adına mücadele etmesi bir yana Kürdlerin dostu bile olması mümkün değildir.
Geldiğimiz bu aşamada bu sözlerin sahiplerine söylenecek söz bulmakta zorlanıyoruz ancak yine de Kürdistan tarihinde kötü anılmak istemiyorlarsa bir an evvel bu yanlış siyaset tarzını gözden geçirmeleri gerekiyor. Şayet kendi kardeşleri olan diğer Kürd güçleriyle birlikte bu mazlum halkın onur mücadelesine katkı sunmayacaklarsa ikinci önerimiz bir Yunan atasözüyle “Gölge etmeyin başka ihsan istemez” demekten başka söz bulamıyoruz.
Sonuç olarak, yanlış siyaset tarzıyla Kürd ulusal mücadelesinin önünde büyük engeller çıkaran bu sekter anlayışın Güney’de Ezidileri, Kuzey’de Alevileri ve diğer parçalarda ki birtakım hassasiyetleri kaşıyarak Kürd halkının takdirine mazhar olmaları mümkün değildir. Böylece Kürdlerin kurtuluşuna yönelik mücadelesini engellemekle sadece bu halkın kendilerinden nefret etmelerine sebep olacaklardır.
Oysa takip edilmesi gereken doğru yol her parçada savrulmuş marjinal güçlerle birliktelik değil elli milyon Kürd halkının haklı ve meşru mücadelesini esas alan ve Kürdler arası her türlü şiddeti dışlayarak Kürd ulusal demokratik mücadelesinin bayrağını yükselterek Kürd halkının gönlünde mümtaz bir yere sahip olmaktır.
Kürdün bir diğer Kürde mermi sıkmayacağı, kanını akıtmayacağı, canını acıtmayacağı ve kardeşçe kucaklaşacağı günlerin özlem ve temennisiyle…
Saygılarımla
M. Hüseyin Taysun
15.03.2017 / Manisa
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.