22.03.2017 Tarihli “Kürd İlleri Göçte Birinci” başlığıyla nerinaazad sitesinde okuduğum TÜİK Diyarbakır Bölge Müdürlüğü kaynaklı bir haber Kürdistan’lı birisi olarak beni fazlasıyla rahatsız etmişti.
Diyarbakır Bölge Müdürlüğünün açıklamış olduğu adrese dayalı nüfus kayıt sisteminin 31 Aralık 2016 tarihli verilerine göre, bir yıl içerisinde Türkiye’de 5 milyon 238 bin 806 kişinin farklı illere göç ettiğinin tespit edildiğini yazıyordu.
Devlete bağlı Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre yurt satında 36 ilin göç verdiğini buna karşılık 45 ilin ise göç aldığını belirtiyordu.
Devlete ait bu kurumun verileri incelendiğinde, göç veren 36 ilin 24 tanesinin Kürdistan illeri olduğunu ve bu illerin ortalama göç verme oranının da (’lere tekabül ettiğini üzülerek öğrenmiş oluyoruz.
Veriler bu olunca Kürdistan’ın nasılda hızla boşaltıldığını ve yine Kürdistan’ı terk eden her Kürd bireyinin metropol şehirlerinde nasıl zorluklarla karşılaşacaklarını ve ayrıca her yönüyle şoven Türklüğün hakim olduğu metropol kentlerinde Kürdlerin kendine ait değerlerini tabiri caiz ise Kürdlüklerini kısa bir dönem sonra terk etmek zorunda kalacaklarını düşünmemek mümkün değildir. Konuya bu çerçeveden baktığımızda, ayrıca T.C. devletini yönetenlerin Kürdistan coğrafyasına yönelik demografiyi değiştirme planlamalarını da hesaba kattığımızda Kürdlerin kendi coğrafyalarında ileriki zamanlarda nelerle muhatap olacaklarını tahmin etmek ya da daha şimdiden bir öngörüde bulunmak çokta zor olmayacaktır.
Kürdistan’da yaklaşık 35-40 yıldır tartışmasız bir hakimiyet ve hegemonya sahibi olan PKK ve ona bağlı kurumların, şiddeti esas alan politika ve eylem tarzı ve buna bağlı olarak sömürgeci T.C. devletine sunmuş oldukları bahaneler sonucunda hem devletin Kürd halkına yönelik zulmü hem de PKK’nin yanlış siyaset tarzı bölge halkını canından bezdirmiş, halka büyük yoksulluklar yaşatmış ve halk kendisini kendi coğrafyasında güvende hissetmeme ruh haline girmiştir.
Kürdlerin bu sebeplerden dolayı hızla boşalttığı bu coğrafyaya yönelik T.C. devletinin başta Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan olmak üzere Suriye ve Irak’tan Türkiye’ye sokmuş olduğu yaklaşık üç milyon civarında Türk ve Türkmen’i yerleştirerek bölge demografisini Kürdlerin aleyhine değiştireceği gün gibi açıktır. Devletin böylesine sinsi bir çalışma yaptığı, PKK siyasetçileri tarafından da bilinmiyor olması mümkün değildir.
Geçmiş yıllarda Kürdistan’ın farklı bölgelerine yerleştirilmiş olan Türkmen, Çerkez ve Azerileri dikkate aldığımızda özellikle de Türkiye ve Kürdistan sınırlarını belirleyen Sivas, Erzurum, Erzincan, Elazığ, Malatya, Maraş ve Antep hattının bugünkü haline baktığımızda Kürdistan coğrafyasının ırkçı, şoven bir kesim tarafından nasılda kuşatıldığını ve Kürd ulusal mücadelesinin önüne ne gibi engellerin çıkarıldığını rahatlıkla görebiliriz.
Eğer bugün birileri Kürdistan bayrağına, Kürd milli marşı Ey Raqip’e karşı çıkıyor ve ısrarla halkların kardeşliği zırvasını Kürdlere dayatıyor ve Kürd gençliğini böylece zehirleyerek kendi milli davasından uzaklaştırabiliyorsa işte bunların sebeplerinin geçmişteki bu nüfus hareketlerinden de kaynaklı olduğunu rahatlıkla görebiliriz.
Bugün aynı oyunlar yine sömürgecilerle zımni işbirliği halinde olan birtakım çevreler tarafından hem Rojava Kürdistan’ın da hem de Güney Kürdistan’da oynanmakta ve sömürgeci devletlerin eline akla hayale gelmeyecek bahaneler verilerek Kürdlere tarihin en büyük haksızlığı yapılmaktadır.
Umarım ve dilerim ki, PKK dışındaki Kürd siyasi çevreleri, bu tehlikeli ve sinsi oyunu görüyor ve buna yönelik Kürdleri kendi vatanlarında tutabilmenin projeleri üzerine çalışıyorlardır. Şayet, böyle bir olay görmezlikten geliniyor ise vay Kürdlerin haline demekten başka bir söz aklıma gelmiyor.
Önemli Not: Kürd ulusal demokratik mücadelesine önemli hizmetleri olmuş eski dostum İbrahim Küreken’in yazılarıyla nerinaazad ailesine katılmış olması ve kendisiyle aynı sitede yazıyor olmak beni son derece sevindiren bir gelişmedir. Kendisinin birikimleriyle mücadelemize çok şey katacağına inanıyorum.
Saygılarımla
M. Hüseyin Taysun
24.03.2017 / İstanbul
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.