Güney Kürdistan’da 16 Ekim günü, Kürdistan işgalcisi devletler ile içimizdeki bir takım hainler vasıtasıyla Kerkük ve çevresinde ortaya konulan ihanet projesi, ayrıca da Rojava Kürdistan’ı ile ilgili son dönemlerde ortada dolaşan söylentiler, yüzyıllardır kendi topraklarını özgürleştirmek üzere mücadele eden halkımız arasında ciddi bir moral bozukluğu hatta umutsuzluğa varan bir atmosfer yaratmaktadır.
Elbette ki her yurtsever Kürdü derinden etkileyen ve umutsuzluğa düşüren bu durumda, Kürdlere düşman güçlerin olumsuz propaganda bombardımanının da oldukça büyük bir etkisinin olduğu görülmektedir. Bizim de büyük bir dikkatle izlemeye çalıştığımız bu olumsuz atmosfer, bana çocukluk yıllarımda duyduğum ve Kürdler arasında anlatılan bir hikayeyi hatırlatmaktadır.
Kürdistan’da yaşanmış hikaye aynen şöyledir;
Günün birinde kendi köyünün dışarısına hiç çıkmamış bir Kürd genci, köyünün çevresindeki araziyi dolaşmak üzere evinden çıkar. Genç, çevrede epeyce dolaşıp gezindikten sonra köyüne ve evine dönmek üzere yola koyulur. Ancak daha yolun yarısındayken karanlık çöker ve akşam olur. Bu karanlıkta köyünün yolunu bulmakta zorlanan genç, ciddi bir panik yaşamaktayken yaşlı bir adamla karşılaşır. Genç, yaşlı adama köyüne dönmek istediğini ama yolunu şaşırdığını söyler. Yaşlı ve vicdansız adam, gencin panik halini kendisi için bir eğlenceye çevirmek üzere gencin sorularına alaylı ve yanıltıcı bir biçimde cevap verir.
Genç, yaşlı adama “Doğu tarafından gidersem köyüme ulaşır mıyım?” Deyince. Yaşlı adam “Sakın ha o taraftan gitme. Orada eşkıyalar var, senin önünü kesip hem seni soyarlar hem de seni öldürürler.” der.
Genç “O zaman batıdan gideyim.” der. Yaşlı adam “Sakın ha oradan gitme, o tarafta müthiş bir yağmurun peşinden sel olmuş. Şayet gidersen suya kapılıp selde boğulursun.” der.
Genç bu sefer “Güneyden gideyim.” der. Yaşlı adam yine “Sakın o taraftan da gitme. O tarafta ki bütün ormanları ateşe vermişler, gidersen o ateşin içerisinde kalırsın ve yanarsın.” der.
Genç, bu durum karşısında oldukça gerilir “Peki, o zaman kuzeyden gideyim.” der. Gencin gerilmiş halinden büyük bir keyif alan vicdansız yaşlı adam “Sakın o taraftan da gitme çünkü orada canavarlar ve vahşi hayvanlar seni parçalayıp yiyebilirler.” der.
Bunun üzerine oldukça gergin olan Kürd genci, büyük bir hiddetle yaşlı adamın üstüne yürüyerek “Ulan kefere adam niye Allah’ın kıyameti benim üzerime mi koptu?” Diyerek yaşlı ve çirkin adamı geriye doğru ittirip, kendisinin belirlediği istikamete doğru büyük bir kararlılık ve cesaretle yürümeye başlar. Genç, bir süre yürüdükten sonra kendisini tamda şafak sökümünde kendi köyünün karşısında görür ve derin bir oh çekerek, kendisiyle alay eden yaşlı adama lanet yağdırırken diğer taraftan köyünü ve evini kendisine gösteren güneşe bakarak teşekkürlerini ve şükran duygularını ifade eder.
Bu hikayeden hareketle; Kürdlerin, tarihte sömürgeciler, işgalciler ve işbirlikçiler tarafından kendilerine yaşatılmış tüm katliam, zorbalık ve haksızlıklardan sonra Kürdlerin tek ve vazgeçilmez reçetesi kendi aralarındaki ulusal birliği sağlayarak ortaya koyacakları sarsılmaz bir irade sonucu haklı ve meşru özgürlük mücadelelerini başarıya taşımak olacaktır. Şayet Kürdler, böylesi birlik ve iradeyi ortaya koyabilirlerse ne Takkiyeciliğin mimarı olan İran mollalarının ne Kürd anasını görmesinde ısrar eden T.C. yöneticilerinin beklediği gibi ne de kendi kişisel egoları ve aile çıkarları uğruna Kürdlerin ulusal onurunu pazarlamaya çalışan hain ve düşkünlerin istediği gibi olaylar gelişmeyecektir.
Bu topraklarda beş bin yıllık kadim bir tarihe ve yüzlerce yıllık özgürlük savaşı pratiğine sahip olan Kürdlerin yeni nesil genç evlatları, ortaya koyacakları mücadele tarzı ve çelik iradeleri sonucunda Kürdistan’ın üzerinde dolaştırılan kara bulutları mutlaka dağıtacak ve atalarına ait Kürdistan topraklarını düşmana karşı muazzam bir direnişi örgütleyerek mutlaka özgürleştireceklerdir.
Bilinmelidir ki; Kürd halkı, tarih boyunca birçok haksızlıkları, katliamları ve ihanetleri yaşayıp görerek özgürlüğe giden yolun mimarı olmuşlardır. Düşmanların yapmak istediği, Kürdler arası çelişkileri derinleştirmek ve yine Kürdler de yılgınlık, bıkkınlık ve umutsuzluk yaratmaktır. Bizde diyoruz ki; özgürlük mücadelesinde yılgınlığa, bıkkınlığa ve umutsuzluğa asla yer yoktur. Bu anlamda bu zorlu süreçleri, sağlam bir irade ve imanlaştırdığımız bir inançla mutlaka geride bırakmalıyız.
Yine unutulmamalıdır ki, bütün hasım ve işbirlikçilerin Kürdlerin önüne koymaya çalıştığı karanlık kıyamet senaryoları, inançlı Kürd gençlerinin ellerinde yükseklere doğru dalgalandırdıkları ve üzerinde güneşin ışınlarının bulunduğu Ala Rengin’le mutlaka aydınlığa ve özgürlüğe dönüştürülecektir.
Saygılarımla
M. Hüseyin Taysun
03.12.2017 / İstanbul
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.