Tüm Kürdlerin Kürdistan’ın kalbi olarak tanımladığı Kerkük’te, 15-16 Ekim günlerinde yaşanan ihanet dolu talihsiz olayların şokunu ve ortaya çıkan büyük bozgun ve mağduriyetleri henüz atlatabilmiş değiliz. Birçok yönüyle araştırmaya muhtaç bu olay elbette ki ilgili çevreler tarafından bütün detaylarıyla ortaya çıkarılmak üzere irdelenmektedir ve mutlaka da irdelenmelidir.
Güney’de ki Kürd halkının referandum süreçlerinde ortaya koyduğu milli duruş ve Sayın Mesud Barzani’nin öncülük ettiği onurlu yürüyüş, dört parçada ki Kürdistanlıların cesaretini arttıran, umutlarını yükselten hatta morallerini zirveye çıkaran bir özelliğe sahipti. Kürdler açısından böylesine anlamlı bir süreç başarıyla işlerken, başta Kürdistan sömürgecisi ülkeler olmak üzere birtakım uluslararası çıkar çevreleri elbette ki bu gidişattan fazlasıyla rahatsız oluyorlardı.
Ve nihayet, referandum sonrasında Kürdler lehine ortaya çıkan tabloyu hazmedemeyen ve başını İran devletinin çektiği düşman güçler YNK, Goran ve PKK’nin içerisinde ki birtakım arabesk solcuların da desteğini alarak büyük bir ihanet projesini hayata geçirdiler. ABD ve batılı güçlerin seyirci kalmayı tercih ettiği bu ihanet projesi, yine onların verdiği en gelişmiş silahlarla Kerkük’te hayata geçirildi.
Peşmerge’nin cephede ki yenilmezliğini bilenler, düşman saldırılarının en kısa zamanda püskürtüleceğini beklerlerken, Kürdistan’ın kalbinin birtakım alçak hainler vasıtasıyla işgalci vahşi güçlere peşkeş çekildiğine üzülerek şahit oldular.
Büyük oranda YNK’li güçler tarafından kontrol edilen Kerkük’te, cephe komutanlıklarını da ne yazık ki 1966 yılında Kürdler arası düşmanlığın ilk tohumlarını atan Hero Talabani’nin babası İbrahim Ahmed’in torunları olan Aras Şex Cengi, Bafıl Talabani ve Lahor Talabani yapmaktaydılar.
Kerkük saldırısının bir gün öncesinde Dokan’da yapılan toplantıda muhtemel düşman saldırılarına karşı ortak hareket edileceği konusunda karar almış olan KDP ve YNK kurmayları, İbrahim Ahmed’in kızı Hero hanım ve torunları Aras Şex Cengi, Bafıl Talabani, Lahor Talabani ve Ala Talabani’nin aynı günün akşamı İranlı Kürd katili Kasım Süleymani’nin koordine ettiği Irak Merkezi Hükümeti ve Haşdi Şabi güçleriyle bir ihanet projesinde birlikte hareket ederek Kürdistan’ın kalbi Kerkük’e hançer saplayacaklarını kimler nasıl ihtimal verebilirdi.
Evet o gün düşman orantısız bir güç kullanarak saldırmış ve Kerkük, Tuzxurmatu ve Xaneqin’i işgale yeltenmişti. Ancak tarihte birçok örneğinde görüldüğü üzere böylesi saldırılar kahraman peşmergeler tarafından büyük bir direnişle etkisiz kılınmıştı. Ancak bu sefer olay hiçte öyle olmadı, babası İbrahim Ahmed’in Barzanilerle olan husumetinin acısını büyük bir ihanetin parçası haline getiren Hero Talabani, acısını elli milyon Kürd halkından çıkarmaktaydı. Hero ve onun terbiyesiyle büyüyen çocukları, mazlum Kürd halkının onurunu hiçe sayarak üç kuruş menfaat ve kendi kaprisleri uğruna Kürd halkını arkadan hançerlemiş ve kendince babasının intikamını da almış oluyordu.
Elbette ki küresel güçlerin ve Kürdistan işgalcisi devletlerin Kerkük’ün işgal edilmesindeki rolleri oldukça önemlidir. Bu konu ayrıca bütün detaylarıyla araştırılıp incelenecektir. Ancak bu aşamada, Kürdlerin özellikle üzerinde durması gereken konu iç ihanet odaklarıdır. Tarihin birçok safhasında düşmanın zulmüne ve işbirlikçilerin ihanetine uğramış olan Kürd ulusal mücadelesi, her bir musibetten bir ders çıkararak özgürlük mücadelesini sürdürecek ve mutlaka kendi topraklarını özgürleştirecektir. Ancak ihanetin paslı hançeri, Kürdler var oldukça nesilden nesile aktarılacak ve yeni nesiller bu ihanetçi ve işbirlikçileri büyük bir lanetle anacaklardır.
Bu anlamda, Kürdistan’da milli damarı temsil eden, yaşadığı yada kendilerine yaşatılan bütün ihanetlere rağmen dik duruşuyla tanınan Sayın Mesud Barzani, benzeri önderler ve kahraman peşmergeler her zaman Kürd halkının kalbinde müstesna bir yere sahip olacaklardır.
Biji Kurdistan Bımre İxanet!
Saygılarımla
07.11.2017 / İstanbul
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.