İnsanları insan yapan önemli özelliklerden birisi de duygu sahibi olmaktır. İnsanoğlu var olduğundan günümüze kadar hayatını yaşanabilir kılmak üzere, yaşamın birçok alanında duygularını düşüncesiyle harmanlayarak mutlu ve huzurlu olmaya çalışmış, ayrıca düşünce ve duygularını mücadelesi ve idealleriyle buluşturarak önüne çıkan engelleri aşabilmek üzere kendisini güçlü kılma adına motive edebilmiştir.
İnsan yaşamında böylesine önemli ve belirleyici bir yere sahip olan duygularımızın tekil yaşamımızdaki rolü yadsınamadığı gibi duygularımızın kolektif yaşamda ve birlikte davranmanın zorunluluğu koşullarında da büyük bir rolü ve etkileyici bir misyonu vardır.
Örneklendirecek olursak; Ana evladına, kadın kocasına, kardeş kardeşe, yavuklu sevgilisine, milletler toprağına, ırkdaşlar ırkdaşına, inançlar dindaşına, düşünceler yoldaşına hatta meslek sahiplerinin meslektaşlarına duygusal bir biçimde ve eğilim içinde olduklarını ancak duygu dünyasının ölçüleriyle tarif edebiliriz. Özcesi duygu üzerine kısa ve özet bir tarif yapacak olursak genetik özeliklerin, fiziki yakınlığın ve düşünce sistematiğinin damıtılmış halini duygu olarak tanımlamak mümkündür. Ve duyguların insanları biri birine yakınlaştıran biri birine sempatik kılan ayrıca hoşgörülü ve affedici özellikler kazandıran önemli bir rolünün olduğunu söylersek abartılı olmaz.
Bütün bunların yanında duygunun aynı milliyete aynı sınıfa aynı inanca ve hatta aynı kadere sahip insanların bazı gelişmeler karşısında ortak tutum alması, ortak davranış belirlemede aynı amaçlar uğruna birlikte mücadele etmede hatta bir takım kutsiyetler adına birlikte ölüme gitmede ortak rota belirleyici önemli bir özelliği olduğu gibi daha önemlisi de ahde vefayı vicdani bir zorunluluk saymaktır.
Duygu üzerine naçizane düşüncelerimi belirttikten sonra yazımızın başlığı olan asıl konumuza dönmek istiyorum.
Herkesin bildiği gibi Kürd partisi olduğunu iddia eden HDP (Gerçi adı HDP olduktan sonra Kürd olduğu iddiasını da kendileri artık ret ediyorlar.) 7 Haziran 2015 genel seçim beyannamelerini Türkiye’nin merkezi Ankara’da, Atatürk Kültür Merkezinde büyük bir şaşa ile açıklamış oldular.
Eşme ruhunu temsil eden Eşbaşkanlar Demirtaş ve Yüksekdağ’ın büyük bir keyifle dönüşümlü okudukları beyanname her Kürdistanlı gibi beni de son derece teessür içinde bırakmış oldu.
Her şeye rağmen TV\'den sonuna kadar büyük bir dikkatle izlediğim bu açıklamalarda Kürdistan ve Kürdlük adına en ufak bir tespit ya da umuda rastlamadığım gibi okunan bu beyanname açıkçası beni çok da şaşırtmadı.
Ancak yıllardır Kürd çocuklarının şehadeti, Kürd analarının gözyaşları ve bir bütünen Kürd halkının fedakârlıkları ve mağduriyeti üzerinde büyüyüp gelişip güçlenen hatta dinozorlaşan bir partinin seçim beyannamesinde Kürdistan ve Kürdlerin sorunlarına yönelik tek kelimeyi programlarına almamış olmaları ve bütün yaşanmış ve yaşatılmışları yok sayarak Kürdistanlıların gözlerinin içine baka baka muazzam bir pişkinlik sergilemeleri doğrusu beklenen bir durum değildi.
Ne acıdır ki 40 yıldır Kürd halkının sırtında kırım Kongo kenesi gibi yapışmış ve Kürdlerin kanıyla beslenenler sistem partileri arasındaki kavgada Kemalistlerden yana olmuş ve güçlü Türkiye’nin nasıl yaratılması konusunda dersine epey çalışmış görünüyorlardı.
Türkiye adına Kıbrıs’tan, Ermeni sorununa, ekonomiden Lezbiyen ve ibnelerin sorunlarına yine TC adına yedi kat yerin altında, yedi kat yerin üstüne kadar bütün meselelere eğilmiş ancak Kürdlerin kendi ata topraklarında çektiği bin yıllık acıları, ıstırapları yok sayılıp insan yerine konulmayan köle yaşantısına iki satırlık dahi olsa bir çözüm üretmeyi düşünmediklerini lanetli teslimiyet belgesi ile açıklayıp ilan ettiler.
Tekrar yazımın başına dönecek olursak Kürdlerin kendi topraklarında köle yaşamasına razı gelebilirsiniz diyor ve soruyorum,40 yıldır binlerce evladını ölümlere sürdüğünüz, yüzbinlerce Kürdü mağdur ettiğiniz bu halka karşı düşmanların size verdiği rolü ve görevi aşama aşama ve sinsice yerine getirirken, bu mazlum halkın size yaptığı katkılar sayesinde muazzam bir hegomanya ve zulüm tezgahı kurarken bu halka karşı hiçmi vefa borcunuz olduğunu düşünmediniz.? Ya da tüm insanlara da mevcut olan duygularınızı beş yıldızlı otellerin lüx odalarında, marka giysiler ve kürd gençlerinin kanıyla yaptığınz maske ve makyajın içine mi hapsettiniz.?
Şunu iyi bilmelisiniz ki yaptığınız bütün bu Alicengiz oyunları bir gün deşifre olacak. Bu halkın vicdanlarında birikmiş gazabın muhatabı olacaksınız.
Kürdistan’ı kıble sayan, Kürdlüğe iman etmiş duygu ve düşüncelere sahip olan tüm “ilkel milliyetçileri” inadına bir kere daha Bijî Kurdistan demeye davet ediyorum
Not: Birkaç gün önce Kürd düşmanı İşid barbarları tarafından Ankawada şehit edilen Bilind ÖNEN ve Sadettin ŞAM adlı kardeşlerimizin şehadetleri her natürel Kürd gibi beni de derin bir üzüntüyle sarsmıştır. Bu şahadetlerden dolayı çok değerli dostum Fuat ÖNEN in şahsında şehitlerimizin yakınlarına taziyelerimi bildiriyor, tüm Kürd halkının başı sağ olsun diyorum.
Saygılarımla
M. Hüseyin TAYSUN
29 /04/2015 İst
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.