PKK’nin Siyasette ki Rolü Kürd’lere Yaşatılan Talihsiz 30 Yıl
Öcalan’ın İmralı da ki kendisine ayrılmış malikanesine yerleştikten sonra, TC Devletine farklı zamanlar da hakim olan, tüm kanatlarıyla oldukça uyumlu ve programlı bir takvim çerçevesin de, özellikle Kuzey Kürdistan da yaşamakta olan Kürd Halkı’nın ulusal, demokratik hak ve taleplerinin çıtasını mümkün olabilecek en aşağılara çekerek, bir diyalog içerisin de olduğunu ve ayrıca sonuç olarak mevcut iktidarla Kürd’lerin entagrasyonu ve güçlü Türkiye projesi noktasın da tereddütsüz bir mutabakat sağlandığı anlaşılmaktadır.
Bu gelişmeleri daha doğru anlayabilmek için biraz geçmişe gidildiğin de, Öcalan ve ona bağlılığı tartışılmayacak Ankara ekibinin siyaset piyasasına sürüldüğü 1970 li yılların ortaların da, Kürd Halkının bağrından çıkan ve işgal altın da tutulan Kürdistan topraklarını özgürleştirebilmek amacıyla, Kürd Halkını aydınlatmak ve örgütlemek üzere siyasal çalışma yapan yüzlerce namuslu kadro ve sayıları birkaç ile ifade edilen örgüt ve partinin olduğu bilinmektedir. Bu örgüt ve kadroların kıt kanaat imkanlarına rağmen, oldukça kararlı, tutarlı ve de temkinli ancak uzun vade de Kürd’ler adına ciddi sonuçlar alabilecek çalışmalar yapmaktaydılar. Bahsi geçen bu mücadele tarzı ve çalışmaların, işgalci TC Devletini hangi ölçüler de tedirgin ettiği yadsınamayacak açıklıkta tarihi bir vakaa olarak o döneme damgasını vurmuştur.
İşte bu nokta da bir devlet projesi olarak piyasaya sürülen PKK, ortaya çıktığı andan itibaren sahte ve keskin sloganların arkasına gizlenerek o dönemin en gözde Kürd örgüt ve kadrolarına hain, işbirlikçi, satılmış damgasını vurarak ve acımasızca saldırmak suretiyle, kendisini siyaset piyasasına sürenler adına önemli bir görevi ifa etmiş ve derin devlet destekli bu çıkışın dada, ciddi sayılabilecek oran da başarı sağladığını söyleyebiliriz.
Kürdistanlıların tarihin de oldukça önemli araştırmaların konusu olacak bu talihsiz ve lanetli dönem aynı zaman da Kürdlerin tüm alanlar da ki enerjisini, motivasyonunu tüketen ve giderek Kürd dinanimizine muaazzam bir yabancılaşmayı ve yozlaştırmanın organize bir biçim de sokulduğu süreç olarak işletilmiştir. Kürdistanlılardan oldukça usta ve sinsice gizlenerek işletilmiş olan bu lanetli süreçte, Kürdistanlılar 60 bin’e yakın civan evladını kaybetmiş, binlerce insan sakat kalmış, metropollere ve diasporaya 6 milyon civarın da Kürd göçü yaşanmış, yüz binlerce insan zindanlar da sömürgecilerin işkence tezgahlarından geçirilmiş, binlerce Kürd entellektüeli ve aydını ülkeyi terk etmek zorun da bırakılmış, 5 bin civarın da köy yakılıp boşaltılmış velhasıl kafa gövdeden koparılarak, Kürd ulusal mücadelesi kirli ve kontrollü bir savaş ortamına sürüklenerek, insanlarımız korku ve yoksulluktan dolayı hiçbir gelişmeyi sorgulayamaz duruma sokulmuştur.
Bununla da yetinmeyen PKK hareketi, kendisini var eden ağa babası sömürgeci devlete olan minnet borcunu ödemeye tam hız devam ederek, Kürd gençlerini lise ve üniversite ortamlarından alarak dağlara sürmek suretiyle, büyük şehadetlerin yaşanmasına sebep olmuş. Kürd’lerin gelecek yıllar da büyük ihtiyaç duyacağı, kendi konusun da uzman insanların yetişmesini engellemek suretiyle, Kürd’lere hiçbir düşmanın yapamayacağı hatta beceremeyeceği kötülükleri reva görmüştür. Bütün bunlar yaşanır ve yaşatılırken Öcalan ve ekibi, süreci dikkatlice izleyen ve Kürdistani sorumluluk insani vicdanıyla gidişata karşı çıkan tüm muhalif yoldaşlarını ya katlederek veya elin de ki muazzam imkanları kullanarak, bu çıkışın sahiplerine acımasızca saldırmış ve onları önemli oran da etkisizleştirip tasviye yoluna gitmiştir. Bu talihsiz süreç işletilirken, elbette ki bütün bunları hayata geçirdiği dönemler de kendisini var eden çevrelerden azami bir destek aldığı da bilinmektedir.
Bütün bu hizmetlerinin karşılığı olarak, kalan ömrünü bulunduğu malikane de rahat ve kendine göre dünya da ün yapmış biri olarak sürdürüken, Ankara dan kandile taşıdığı yoldaşlarına da, Kürd Halkının ödediği bedellerle elde edilen para ve diğer bazı imkanlarla, Avrupa’lar da lüks ve konformist yaşamın koşullarının yaratılması için pazarlık ettiği de bilinmektedir. Ayrıca legal alan da kurdurduğu sürekli adları değişen partiler de ‘’Büyük Türk ve Kürd kardeşliği için’’ emek veren yoldaşlarını da unutmamış onları da Kürd’ün emeği, gençlerin kanı ve Kürd seçmenlerinin oylarıyla elde edilen, yüz civarın da belediyenin olanaklarına, ayrıca parlementonun bütün nimetlerinden sonsuza kadar yararlanmalarının koşullarını da hazırlamıştır.
Devletin bütün kanatlarıyla koordineli olarak sürdürülen ve uzun bir zaman dilimine yaygınlaştırılan bu ihanet projesi, günümüz de bütün bu yukarı da anlattıklarıma rağmen çözüm projesi olarak Kürd Halkına yutturulmaya çalışılmaktadır. Bu da yetmiyormuş gibi ve en önemlisi PKK hareketi, Öcalan ve devlet ortak aklı, Kuzey Kürdistan da bir Kürd milli sermayesinin oluşmaması için veya bölge de oluşan sermayenin Türkiye’nin metropollerine hızlı bir şekil de akması için, bölge de ki bütün Kürd müteşebbislerden vergi adı altın da ya haraç toplamakta ya tehdit etmekte veya şantiyelerini, iş yerlerini, tesislerini yakarak, işçilerini kaçırıp eziyet ederek, sömürgeci devlete en büyük hizmeti yaparken, Kürdistanlılara da emsaline az rastlanacak büyük bir kötülük yapabilmektedir. Elbette ki son belirttiğim uygulamaları devletin güvenlik güçlerinin gönüllü göz yumması koşulların da yapıldığı, az çok siyaset yapanlar tarafından rahatlıkla görülebilmektedir.
Bu yazımı burada sonlandırırken, gelişmelerden dolayı içi yanan bir Kürdistanlı olarak bahsetmek zorundayım. Kürd ulusal mücadelesine yaklaşık yüz yılını vermiş, Ağrı ve Mahabat Cumhuriyetlerin de görev alarak ait olduğu topluma hizmet eden ve yıllarca sürgünlerde yaşamak zorun da kalan, esasen kendilerine ait önemli ekonomik koşullara ve yaşamış olduğu bölge halkı içerisin de ciddi bir saygınlığa sahip bir yurtsever ailenin mücadele süreçlerin de üçüncü nesil bir evladı ve yaşı 65 lere dayanmış bir Kürdistan devrimcisi olarak vasiyet anlamın da birkaç söz söylemek istiyorum. Kendi coğrafyasın da bin yıllık bir haksızlık ve zulme uğramış Kürd’ler adına siyaseti namuslu ve doğru bir biçim de yapabilmek, Kürd’e ve Kürdistan’a aşık olmakla ve onun kurtuluş mücadelesine iman etmekle mümkün olabileceğine inanıyorum. Bu kutsal mücadele de makam, mevki, para, pul, ihale ve rant peşin de koşanların mazlum Kürd Halkı’nı doğru temsil edebilmesi ve onun hak ve özgürlüklerini militan bir ruhla savunabilmesi asla mümkün değildir.
Okurlarımırın ve dostlarımın bağışlamasına sığınarak, kendime ait bir söz ile yazımı bitirmek istiyorum! ‘’İhanet namludan çıkan mermiye benzer, onu tekrar yuvasına döndürebilmek asla mümkün değildir’’
NOT: Bir sonra ki yazım Kürd’ler neden birlik olmalı ve nasıl bir birlik?
Saygılarımla
M. Hüseyin TAYSUN
17.09.2014 - İstanbul Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.