Son dönemlerde Kürdlerin cephesinde yaşanan olumsuzluklar ve mevzi kayıpları, Kürd ve Kürdistani mücadeleyi dert etmiş kişi ve çevrelerde büyük bir moral bozukluğuna sebep olmuştur ve bundan dolayı biz Kürdler nerede yanlış yapıyoruzu tespit etmenin arayışını zorunlu bir hale getirmiştir.
Dünyada ve bölgemizde ki değişim ve gelişmeleri yanlış okuyan ve 60’lı ve 70’li yıllarda takılı kalan, dolayısıyla o yılların paradigmalarıyla siyaset yapmakta ısrar eden Kürd siyasetçilerinin ortaya çıkan sonuçlara şaşırması, gerçekten insanın canını son derece sıkmaktadır.
1980’lerden itibaren dünyamızda muazzam değişimler yaşanmaktadır, örneğin iki kutuplu dünyanın yerini çok kutuplu ve ulus devletlerin aldığı ve yine her devletin kendi milli çıkarlarını öncelediği bir ortamda, Kürd siyasetinin ulusların kardeşliğinden, enternasyonalizmden ve emeğin birliğinden dem vurması ve bu anlayışta ısrar etmesi büyük hayal kırıklıklarına sebep olmaktadır.
Geçmişte kapitalist sistemi savunan güçlü milletler, bu süreçte artık tek tek kendilerini kurtarmanın derin hesaplarını yaparken, sosyalist sistemin fikir babası Rusya ve Çin Ukrayna’da Ermenistan’da ve Afrika’da kendi yavrularını yiyerek ülkelerinin menfaatlerini korumayı tercih etmektedirler.
Dünyada ki gelişme ve değişimler bu yönde ilerlerken, Kürdler adına siyaset yapan başta Apo’cular olmak üzere, bir kısım Kürd siyasetçisi Kürdleri köleleştirmek isteyen Kemalist Türk solcularıyla birlikte siyaset yapmayı tercih ederek Kürd sorunu çözmeye çalışmaktadırlar. Ancak her seferinde Türk solcularından büyük kazıklar yiyen bu gafillerin, Allah rızası için bir kerede şapkalarını önlerine koyarak düşünüp, kendileri olmanın hesabını yapmamaları oldukça şaşırtıcıdır. Bu durum siyasi bir öngörüsüzlük olarak düşünülmüyorsa, bunun adının düpedüz ihanet olarak düşünülmesi abartı olmayacaktır.
Bu anlamda Kürd’lerin enerjisini, ekonomisini, oylarını ve bu uğurda harcanan evlatlarını, başkalarının ütopik emellerine kurban eden sözde siyasetçilerimiz, mazlum Kürd halkının kurtuluşuna giden doğru yolu yada kendi halkı için uygun ve doğru bir siyaset tarzını, ne zaman ortaya koyacaklarını doğrusu çok merak etmekteyiz. Apo’cu zihniyet her defasında birkaç şoven Türk solcusunu parlamentoya taşımasını ne zaman terk edecektir. Dolayısıyla buradan kendilerine soruyoruz Ufuk Uras’lar, Ahmet Şık’lar, Akın Birdal ve Levent Tüzel’ler şimdi neredeler. Bunları meclise taşıyan yanlış yaptıkları bu siyasetleriyle mazlum Kürd halkının yüzüne bakarken hiç mi utanmıyorlar ve hiç mi vicdanları sızlamıyor. Ayrıca bu kirli anlayışlarıyla, Kürd’lerin siyasi birliği önünde daha ne kadar engel olmayı düşünüyorlar. Bütün bu yanlışların yerine Kürd’lerin siyasi birliğine hizmet etmeyi hiç akıllarından geçiriyorlar mı?
Kandil’de ki Apo’cu baronlar kendilerine muhalif olan yoldaşlarını, eskiden olduğu gibi farklı yöntemlerle imha ederek var olan saltanatlarını İran, Türkiye ve Suriye’nin derin güçleriyle olan ilişkileriyle daha ne kadar yürütmeyi düşünmektedirler. Ayrıca bu durumun karşısında olduklarını söyleyen bazı çıkarcı Kürd çevrelerinin de, acaba bir vekillik ya da küçük bir ilçede bir Bld. Başkanlığı kapabilir miyiz? Diye Kürd’lerin onurunu ve şerefini daha ne kadar pazarlayacaklardır. Görünür gidişatın ne yazık ki gerçeği budur dolayısıyla olan mazlum Kürd halkına olmaktadır.
Kürd Siyaseti Bu Tıkanmışlığı ve Yanlışları Nasıl Çözmelidir
En başta arabayı atın önüne koşmaktan vaz geçmelidirler. Çünkü geçmişte kendi akıllarınca geliştirdikleri hiçbir proje, Kürd halkında karşılık bulamamıştır. Ayakları yere basmayan bu ve benzeri ütopik anlayışların pratikte yaşam bulmayacağını artık bilmeleri gerekiyor. Kürd halkını tanımadan geliştirecekleri hiçbir projenin hayat bulması mümkün değildir.
Ayrıca geliştirecekleri her bir projeyi tüm detaylarıyla ve Kürd halkına anlattıktan şayet halkın ilgisini çekip onay aldıktan sonra hayata geçirmeleri ancak halkta destek bulacağının bilinmesi gerekiyor. Halkın evet demediği ve onay vermediği hiçbir projenin hayat bulması mümkün değildir. Ayrıca bilinmelidir ki Kürd’lerin Yüzde 95’i İslam inancına sahiptir, dolayısıyla Kürd’ler milliyetine ve inancına hizmet etmeyen hiçbir düşünceye sıcak bakmazlar. PKK örneğinde olduğu gibi, Kürd’lerin inançlarını ve milli değerlerini önemsemeyen bir anlayışa destek vermezler. Bundan dolayıdır ki Apo’cular halktan yeterli desteği bulamayınca, sömürgeci devletlerle olan kirli ilişkilerinde ısrar ederek kendi varlıklarını sürdürmekte ve kendi halkı üzerinde zorba yöntemler kullanarak kendilerini farz etmektedirler.
Geldiğimiz bu aşama da, Kürd milli çevrelerini ikna edemeyen ve onların desteğini alamayan, ayrıca kendi aralarında ki kısır tartışmaları aşarak ve kendi milli demokratik birliklerini sağlayamayan hiçbir siyasi girişim, ne Kürd’ler tarafından ciddiye alınacaktır ne de ihtiyaç duydukları uluslararası desteği bulacaktır. Dolayısıyla artık Kürd siyasi çevrelerinin kendi aralarında makul de buluşup anlaşarak, ciddi bir proje ve büyük bir seferberlik ruhuyla mücadeleye sarılarak köy köy, kasaba kasaba, sokak sokak bıkmadan büyük bir cesaretle mücadelelerini yürütmeleri gerekmektedir. Bilinmelidir ki bunun haricinde bir başka yol ve yöntem yoktur. Ve yine bilinmelidir ki Kürd halkının özgür ve onurlu bir yaşama ekmek ve su kadar ihtiyacı vardır.
M. Hüseyin TAYSUN
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.