Tarihte olduğu gibi içinde yaşamakta olduğumuz zaman diliminde de özellikle siyasi ve askeri mücadele alanlarında birçok konunun ve gelişmekte olan olayların sahada görünenlerin ötesinde bir takım merkezler tarafından idare edilerek bazen manipüle edilip farklı şekillerde çarpıtıldığını ve aynı zamanda dost ve düşman güçlerin gerçek anlamda ayrıştırılabilmesinin ancak belli süreçlerin yaşanmasından sonra ortaya çıkarılabildiğini bilmekteyiz.
Bu anlamda Kürdistan’ın dört parçasında işgalci ve inkârcı güçlere karşı Kürdistan’ın özgürlüğü için yürütülmekte olan siyasi, diplomatik ve askeri mücadelelerde gerçek anlamda dost ve düşman güçlerini birbirinden tasnif edip ayrıştırabilmenin en sağlıklı ve pratik yolu bahsi geçen mücadele süreçlerinde kimlerin kimlerle hangi ilke, anlayış ve felsefeyle nasıl bir tavır ve tutum içerisinde olduklarını bilmek ve ayrıca da uyguladıkları tutum ve yöntemlerle nasıl sonuçlar elde edip devşirdiklerini ve hangi kazanımlara sahip olduklarını takip etmekle mümkün olmaktadır.
Bu genel kriterlerden hareket ederek gelişen olayları değerlendirdiğimizde kendisine Kürdüm ya da Kürdlerin haklarını savunmak üzere sahada bulunmaktayım demesinin çok da fazla bir anlamı yoktur. İşin aslına bakacak olursak konuya anlam ve nitelik kazandıran kısa, orta ve uzun vadede ortaya konulmuş olan pratikle elde edilen kazanımlar ve ortaya çıkartılan olumlu veya olumsuz sonuçlardır.
Diğer bir açıdan baktığımızda kendisine Kürdüm ya da Kürdlerin mücadelesi için sahadayım diyenlerin zaman zaman Kürdlüğü veya Kürdistanlı olmayı istismar ederek kendilerine sağladıkları avantajları kullanarak bu kutsal kavram ve söylemler üzerinden kişisel ya da kurumsal art niyetli hedeflerini gerçekleştirdiklerine şahit olmaktayız. Böylesi özünde istismarcı ve faydacı düşünce sahiplerinin mazlum Kürd halkının haklı ve meşru mücadelesine büyük zararlar verdikleri gibi hasım güçlere de zımnen hizmet ettiklerini de söyleyebiliriz.
Kürd veya Kürdistanlı olduklarını iddia eden böylesi kişi, gurup veya kurumların Kürdlerin kendi coğrafyasında tarih boyunca uğradıkları zulüm ve haksızlıkların tamamına yönelik doğru bir tarih ve siyasi bilgi donanımına ve ayrıca ilkeli, sağlam bir Kürdistani inanca ve vicdani bir duruşa sahip olmaları gerekmektedir. Aksi durum Kürdlerin mağduriyetini ve masumiyetini sinsice kullanarak, kendilerine alan açarak avantaj sağlamanın ötesinde bir sonuç doğurmayacaktır. Bu ve benzeri kişi ve yapılar kim olurlarsa olsunlar kendilerinin Kürd olması bir yana son tahlilde mazlum bir milletin haklı mücadelesinde işbirlikçi, alçak ve ihanetçi zavallılar olmaktan kendilerini kurtaramayacaklardır.
Böylesine omurgasız siyaset tarzıyla, bırakın Kürd halkına hizmet etme iddiasını bunlar ancak tarih sahnesinde taşeroncu ve uzlaşmacı yönleriyle bilinip anılacaklardır.
Asıl konumuz olan PKK Türk marjinal sol örgütlerinin yaptıkları birliğe gelirsek ;
Orijinleri T.C. Devleti ya da uluslararası istihbarat örgütleri denetimli ve soğuk savaş döneminin sol örgütlerinin tortusu olan ve isimlerine alfabedeki harflerin kifayet etmediği tümü derin devletin emrinde ve Kemalizm’e hizmet etmeye yeminli, Mücadele tarzı olarak da terörizmi ve anarşizmi temel felsefe olarak benimsemiş farklı istihbarat örgütlerinin kumandasıyla hareket eden bu yapıların temel işlevi sömürgeci T.C. Devlet rejimini korumak ve bir takım provokatif eylemlerle rejimin halklar üzerinde demir yumruğunu kullanmasına imkan tanımasını sağlamak olan bu örgütlerle PKK’nin birlik kurması bu yapının ideolojisi ve üst yönetim kadrosundakilerle pek de çelişmemektedir. Bu yapıların geçmişte rejimin kendi bağırsaklarını temizlemek Kürd halkı üzerinde şiddet ve zulmü arttırmak, sıkıyönetim ilan etmek hatta darbelere zemin hazırlamak üzere sistem tarafından nasıl kullanıldıkları hafızalarımızdaki tazeliğini korumaktadır.
Her birisinin on on beş kişiden oluşan karanlık profesyonel kadrolarının yanında kandırılmış birkaç yüz gençten başkaları tarafından bilinmeyen ve halk kitleleri nezdinde hiçbir karşılığı olmadığı bilindiği halde PKK’nin kendisine onlarca yıl emek vermiş eski yoldaşları dahil tüm Kürd siyasi çevrelerini görmezden gelerek bu sol kalıntısı örgütlerle birlik kurması oldukça manidardır.
Kürd ulusal mücadelesinin uluslararası meşruiyete büyük ihtiyaç duyduğu böylesi bir dönemde Kürdistani mücadelesinin böylesine şaibeli örgütlerle anılmasına fırsat yaratmak Kürd halkına yapılabilecek en büyük kötülük olarak algılanmalıdır. Kendisini Kürd ulusal mücadelesinin Kürdistani kanadında gören tüm duyarlı siyasi çevrelerin bu konuyu büyük bir ciddiyetle değerlendirip ona göre bir tutum belirlemeleri tarihsel bir sorumluluk olarak ele alınmalıdır.
(NOT: Yazımın başlığında kullandığım deyim Şia mezhebinin zinayı önlemek üzere kullanmış olduğu günlük, haftalık ve aylık nikâh yöntemi ve fetvasıdır.)
Saygılarımla
M. Hüseyin Taysun
16.03.2016 İstanbul
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.