7 Ekim 2023 tarihinde İran ve T.C. Devleti’nin kışkırtmaları sonucu Hamas örgütünün İsrail topraklarına yönelik başlattığı ve binlerce sivili katlettiği Aksa Tufanı saldırılarından sonra yaklaşık on aydan bu yana İsrail askerlerinin Gazze’ye yönelik işgal hareketi bütün şiddetiyle devam etmektedir. İsrail’in Hamas’a yönelik başlattığı bu savaş Hizbullah ve Husilerin de devreye girmesiyle savaşın bütün bir bölgeye yayılması ihtimalini daha da güçlendirmektedir.
Bu arada ABD ve birçok Avrupa ülkesinin İsrail Devleti’ne sınırsız destek vermesi ve İsrail Devleti’nin İran ve Lübnan’da bir takım saldırı ve suikastlara girişmesi bu savaşın giderek tüm Ortadoğu’ya yayılabileceği endişesini yaratırken mevcut durumdan dolayı en çok da İran ve Türkiye Devletleri büyük bir korku ve tedirginlik yaşamaktadırlar. Esasen büyük enerji kaynaklarına sahip olan Ortadoğu ülkelerinin kaynaklarına sahip bu coğrafyayı ele geçirmek için Dünya hakim küresel güçler ve yine bölgede yayılmacılık peşinde koşan İran , Türkiye ve Mısır devletleri arasındaki önemli paylaşım savaşının uzun yıllardan beri zımni olarak sürmekte olduğu bilinmekte ve bu savaşın bahanesi olarak da İsrail-Filistin çelişkisi kullanılmaktadır.
Hamas’ın Aksa Tufanı ile başlattığı ve İsrail’in büyük kayıplara uğradığı 7 Ekim saldırılarından büyük keyif alan İran ve Türkiye Devletlerinin İsrail’in Gazze ve Lübnan topraklarında başlattığı yoğun savaş sonrasında İran ve Türkiye’nin keyfi büyük oranda kaçmış İsrail ve batılı müttefiklerinin savaşı Ortadoğu’ya yayma tehditleri karşısında İran ve Türkiye Devletleri büyük bir panik havasına girmişlerdir. Özellikle Türkiye’deki derin güçler ve savaş sevdalısı emekli subaylar bu son gelişmeleri dikkate alarak İran Devleti’ni oyuna getirmek üzere savaşın ABD , İsrail Devletleriyle İran Molla Rejimi arasında kalması için türlü entrika çabalarına girmiş ancak bu güne kadar Haniye’nin İran topraklarında öldürülmesine rağmen İran Devleti bu durum karşısında ciddi bir eylem ve saldırı yapmayarak ve olayı zamana yayarak ülkesini böylesi bir riskin içerisine sokmamaya özen göstermiştir.
İran Devleti Türkiye’deki savaş sevdalısı subayların ve entrikacı çevrelerin beklediği provakatif kışkırtmalara adeta kulaklarını tıkayarak bilinen Acem oyunlarıyla süreci yönetmeye çalışmaktadır. Entrikalardan istenilen verimi alamayan Türk savaş sevdalıları şimdi de İran Devleti’ni Güney Kürdistan Federal Devleti’ne yönlendirmenin çirkin ve düşmanca hesaplarını yapmak üzere kışkırtmaya hazırlanmaktadır. Oysa Hamas , Hizbullah ve Husileri İsrail’e karşı açıktan destekleyen İran Devleti’ne karşılık özellikle Hamas’a ve Hizbullah’a en büyük desteği ve akıl hocalığını T.C. Devleti ve onun derin güçleri yapmakta ve İsrail’e yönelik saldırıları perde arkasından yönetmektedir.
T.C. Devleti’nin gelişen olaylardaki asıl maksadı geleneksel rakibi olan İran Devleti’ni savaşa sokarak zayıf düşürmek ve Kürd halkının direniş merkezlerini ortadan kaldırarak böylece Ortadoğu’daki sözde İslam Dünyasının tek lideri olma amacını gerçekleştirmektedir. İşte bütün bunlardan dolayıdır ki dün katil Esad dediğiyle barışmak için Rusların elini eteğini öpmekte ve yine katil Sisi dediği Mısırlı generale yağ çekmektedir. T.C. Devleti’nin bu süreçteki hayali yeni bir Osmanlı yaratmak ve böylece Ortadoğu’da büyük bir hakimiyet kurmaktır. Ayrıca da kendileri için önemli bir çıbanbaşı olduğunu düşündükleri Kürdleri de Ortadoğu haritasından silmektir. İşte bütün bunlardan dolayı Kürdlere siyasi ve askeri önderlik yapma iddiasındaki çevreler Ortadoğu’daki son gelişmeleri bu çerçevede değerlendirerek muhtemel düşman , entrika ve oyunlarına karşı Kürd halkını uyanık tutarak düşmanların mevcut felaket senaryolarına karşı korumaları büyük bir yurtseverlik görevi olarak görülmelidir. Bilinmelidir ki Kürdistan’ı sömürgeleştiren tüm fitne ve fesat yuvaları Kürd halkını yeni bir oyuna getirmenin peşinde gece gündüz çalışmakta ve mümkünse Kürd halkını ilgisi olmayan bir savaşın içine çekerek halkımızı Ortadoğu haritasından silme arzusunu gerçekleştirmek için uğraşmaktadırlar.
M.Hüseyin Taysun
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.