Kürdistan’ın herhangi bir parçasındaki olumlu ya da olumsuz gelişmenin topyekûn Kürd toplumunu hatta Kürd bireylerini etkilediğini düşünecek olursak, o zaman günümüzde Kürdler adına siyaset yapmakta olan parti, örgüt, kurum ve şahısların Kürdistan’daki tüm gelişmeleri çok yakından izleyerek muhtemel hadiselere karşı mutlaka ciddi bir tutum ve duyarlılık içerisinde olmaları gerekmektedir.
Kürdistan topraklarını işgal altında tutmakta olan devletler ve onlara bağlı taşeron güçlerin neredeyse Allah’ın her günü ve saatinde mevcut Kürdistani kazanımlara ve mazlum Kürd halkına yönelik saldırı ve provokasyonlara büyük hız verdiği bu süreçte Kürdler adına siyaset yaptıkları iddiasında olanların kendilerine ait parti ya da kurumların ofislerine kapanarak bu sinsi ve düşmanca saldırı ve provokasyonları göğüsleyebilmeleri asla mümkün değildir. Ayrıca günümüz Dünyasında 60 milyonluk Kürd halkını da bu parti binalarına ya da kurumların ofislerine de sığdırabilmek mümkün değildir.
O zaman bu şartlarda acilen yapılması gereken siyasetçilerin var olan kadroları ve imkânlarıyla sahaya inerek hem Kürdlere yönelik saldırıları nasıl püskürtülmesi gerektiği konusunda ayrıca da Kürdlerin özgürlüğü ve Kürdistan’ın bağımsızlığıyla ilgili tüm düşüncelerini ve projelerini Kürd halkıyla kuracakları birebir temasla bıkmadan usanmadan ve yorulmadan paylaşmaları gerekmektedir. Esasen kitlelere ulaşmanın ve yığınlarla buluşabilmenin en etkili yönteminin de bu olduğu Dünyada birçok örneğiyle bilinmektedir.
Denile bilinir ki bütün bunları hayata geçirebilmek için birtakım imkânlara sahip olunması gerekiyor. O zaman bu mazlum Kürd halkı adına siyasetçilerimize bir soru sormak istiyoruz: Geçmişten günümüze Kürdler adına mücadele verdiklerini iddia edenlere ve yine Kürdlerle etkili diyaloglar geliştiren siyasi çevrelere sormak gerekiyor. Kürd halkı sizlerden bugüne kadar neyi veya neleri esirgediler? Elbette ki böylesi bahaneler ister istemez insanın aklına ilk önce yetersizlikleri, samimiyetsizliği ve cesaretsizliği getirmektedir.
Geçmişten günümüze kadar yaşanmış tüm olaylara baktığımızda mazlum Kürd halkı Kürdlerin hakkını arayan tüm yapılara isyanlarda ve direnişlerde yığınlar halinde katılmış maddi ve manevi hiçbir fedakârlıktan geri durmadığı gibi en değerli varlıkları olan on binlerce evlatlarını bu uğurda şehit vermiştir. Geldiğimiz bu aşamada Kürd halkı bütün bu ağır bedellere rağmen özgürlük ve bağımsızlık taleplerinden asla vazgeçmiş değildirler. Ancak son yıllarda Kürd halkına yaşatılan büyük acılar ve özellikle PKK hareketinin yanlış ve karanlık ilişkileri Kürd kitlesinde önemli bir güvensizlik, belirsizlik ve umutsuzluğa sebep olduğunu hep birlikte görmekteyiz. Bahsi geçen bu hareketin uğursuz bir proje olduğu ve her geçen gün maskesinin biraz daha düştüğü gün yüzüne çıkmasına rağmen gerçek konulara yeteri kadar vakıf olmayan tabandaki Kürd yurtsever gençliği bütün zindeliğiyle milli özelliklerini korumaktadır.
Geldiğimiz bu aşamada kendilerine Kürdistaniyim diyen parti, örgüt, kurum ve şahsiyetlerin dağınık ve parçalı durumu ayrıca üzerlerindeki ölü toprağından kurtulması ve bir takım küçük hesapları ve şahsi egolarını bırakarak hep birlikte Kürd halkı için ne yapmaları gerektiğini düşünmeleri oldukça önemlidir. Kendi içinde parçalı ve dağınık duran bu parti ve örgütlerin Kürdistanlıların kolektif haklarını esaslı bir biçimde ve etkili bir projeyle savunmaları için acilen milli demokratik birlik anlayışıyla muazzam bir çıkış yaparak kitlelere ulaşmaları ve böylece onların desteğini alarak ciddi bir açılım yapmaları mümkündür.
Aksi durum eski bir Kürd deyimiyle Dukana Beko Du Kalıp Sabun misali mevcut konumlarını da koruyamayarak siyaset mezarlığına doğru yol almalarına sebep olacağı gibi bugüne kadar verdikleri emekler de ne yazık ki boşa gitmiş olacaktır. Ve böylece Kürdlere ait tarlalar son kırk yılda olduğu gibi Türkiyeci ve Entegrasyoncu kesimler tarafından sürülerek Kürdlerin umut ve beklentileri bir başka bahara kalacaktır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.