Küresel güçlerin ve bölge devletlerinin Ortadoğu ve Yakındoğu coğrafyasında kendi geleceklerine yönelik çıkarları uğruna kıyasıya bir mücadeleye giriştikleri görülmektedir. Bahsi geçen bu çatışmalı ve önemli kapışmaların yaşandığı süreç yüzyıllardır özgürlük mücadelesi vermekte olan Kürdler açısından büyük zorluklara sebep olurken aynı zamanda önemli fırsatların da ortaya çıkmasına olanak tanımaktadır.
Ortadoğu ve Yakındoğu coğrafyasında uzun vadeli çıkarları söz konusu olan ABD, Rusya, İngiltere ve Fransa gibi küresel güçler bölgede yeni ve elverişli ittifaklar/ilişkiler geliştirerek kendi çıkar hesaplarını hayata geçirmeye çalışırlarken Kürdistan ülkesini işgal altında tutan Türkiye ve İran gibi güçlü bölgesel devletler de en azından mevcut durumlarını korumak adına muhtemel değişikliklere karşı büyük bir direnç göstermekte ve kendi aralarında mevcut statükonun değişmemesi üzerine önemli çalışmalar ve iş birlikleri geliştirmektedirler.
Kürdistan işgalcisi Irak ve Suriye devletlerinin giderek egemen ülke olma özelliklerini kaybettiği bu son süreçte İran ve Türkiye’ nin mezhep temelinde bu ülkeleri kendi hegemonyaları altına alma mücadelesi kıran kırana bir biçimde sürmektedir. İşte tam da bu karışıklık ve kaos ortamı aslında Kürdler açısından büyük fırsatlar yaratmaktadır. Ancak yaşanan bu süreçleri ve ortaya çıkan fırsatları doğru okuyamayan Kürd örgüt ve partileri geçmişteki hastalıklarını üzerlerinden atamayıp küçük örgütsel, partisel ve kişisel hesaplarını önceleyerek kendi aralarındaki kısır çekişmeleri sürdürmekte ve büyük bir inatla bu hastalıklarına devam etmektedirler. Böylesine sığ bir anlayış Kürdler arası Ulusal birliğin oluşmasında ve milli bir çizgide dayanışmanın hayata geçirilmesinde büyük engeller yaratmaktadır.
Bütün bu kısır çekişmelerin sonuçları Kerkük ve Efrin örneklerinde görüleceği gibi Kürd Halkına büyük kaybettirmekte ve bir bütünen Kürd Halkının yeni trajedi ve mağduriyetler yaşamasına sebep olmaktadır.
Kürd Ulusal Mücadelesinin dünyaya hâkim güçlerin desteğine büyük ihtiyaç duyduğu ve Kürdlerin mevcut güç ve dinamikleri ile işgal altında tutulan Kürdistan topraklarını özgürleştirmeye takatlerinin yetmeyeceği gün gibi ortada iken Kürdler adına mücadele verdikleri iddiasındaki bir takım parti ve örgütlerin kendi örgütsel yapı ve anlayışlarını diğer Kürd siyasi çevrelerine dayatan tutumları Kürdler açısından oldukça tehlikeli sonuçlara sebep olmaktadır.
Bu gerçeklikler dikkate alındığında tekçi ve sekter davranışlar sergileyen başta PKK, Goran ve bazı YNK li yapılar olmak üzere tüm Kürd parti ve örgütlerinin yaşanan bu kritik süreçte ulusal hassasiyetleri önceleyen bir perspektifle mücadeleyi değerlendirerek omurgalı bir siyasetin ortaya çıkarılması için büyük çaba sarf etmeleri gerekmektedir. Geldiğimiz bu aşamada işgalci İran ve Türkiye Devletlerine yaranarak ya da onların manyetik alanına girerek Kürdler adına doğru bir siyasi ve askeri mücadeleyi hayata geçirebilmek mümkün görünmemektedir.
Yapılması gereken Kürd örgüt ve partilerinin kendi aralarındaki kısır çekişmelerden ve düşmanca tutumlardan hızla uzaklaşarak var olan imkân ve kabiliyetlerini mazlum Kürd Halkının özgürleşmesi için seferber ederek milli bir mücadele çizgisinde buluşmalarıdır. Aksi durum dünyaya hâkim güçlerin güvenini/desteğini kaybetmek anlamına geleceği gibi mazlum Kürd Halkının haklı ve meşru özgürlük mücadelesini her geçen gün biraz daha zora sokacaktır. Bahsi geçen örgütlerin yanlışlarında ısrarının Kürd Halkının var olan umutlarını da zaman içerisinde tüketeceğini görmek için müneccim olmak gerekmiyor.
Kürd Halkının sorunu ulusal sorun temelinde görülmesi/ele alınması gereken bir sorundur ve bu temelde bir mücadele pratiği gerektirmektedir. Bu anlamda Kürd Sorununa sol ideolojik temelde bakış ne kadar yanlışsa ümmetçi bir yaklaşım da en az onun kadar yanlış olacaktır. Güney Kürdistan’ da Büyük Önder Mustafa BARZANİ tarafından başlatılıp Sayın Mesud BARZANİ ile devam eden/yürütülen milli anlayış Kürdler için Kürdler açısından bir takım eksikliklerine rağmen doğru bir siyasi reçetedir. Kahraman Kürdistan Peşmergelerinin ve Gerillalarının savaş pratikleri ile deneyimleri ve ortaya koydukları can feda mücadele doğru ve tek merkezden örgütlendiği takdirde hiçbir düşman gücün kutsal Kürdistan topraklarında yaşama ve barınma şansı olmayacaktır.
Buradan bir kez daha Kürd Halkı adına siyasal arenada bulunan tüm örgüt ve yapılara seslenerek mutlaka mevcut dağınıklığa ve birbirlerine çelme atmalarına son vermelerini gerektiğini söylemek istiyoruz. Umarım bu iyi niyetli çağrılarımız ilgili çevreler tarafından doğru değerlendirilir ve halkımızın daha fazla acı çekmesine izin verilmez.
Kürdlerde birlik şimdi değilse ne zaman?
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.