Ülkesi parçalanmış, halkı düşman boyunduruğunda yaşamaya mecbur bırakılmış ve tarihin farklı dönemlerinde işgalci, egemen devletlerin birçok katliam ve sürgünlerine tabi tutulmuş olan Kürdistan’ lıların her dönemden daha fazla kendi içinde birlik yaratmaya ve birlik halinde düşmanlarıyla mücadele etmeye ihtiyaç duyduğu bilinmektedir.
Kürdistan Ülkesinin ve Kürd Halkının özgürleşmesinin tek ve tartışılmaz çözüm reçetesi olarak bilinen “Kürdlerin kendi aralarındaki birliği” konusu doğal olarak tüm Kürd siyasi çevreleri başta olmak üzere Kürdistan halkı tarafından da hemen her gün ve her ortamda yazılıp, konuşulup, tartışılmaktadır.
Bütün bu yazılıp çizilenlere, yoğun çalışma ve tartışmalara rağmen Kürd politik çevrelerinin kendi aralarındaki birlik konusunu çözememiş olmaları ilk bakışta oldukça şaşırtıcı ve hatta anlaşılmaz gibi durmaktadır. Aslında kolay gibi görünüyor olmasına karşılık sebepleri ve kökleri geçmişe dayalı olan ve Kürdler açısından bulundukları coğrafya, uluslararası dengeler ve dört ayrı sömürgeci devletle muhatap olmaları nedeniyle karmaşık ve zor bir mesele olarak ele alınması gerektiği bu işlerle uğraşanların dikkat etmeleri ve oldukça derinliğine araştırıp incelemeleri gereken bir konudur.
Bu anlamda özgürleşmek için kendi aralarında birliğe mecbur ve mahkûm olan Kürdlerin birliğini zorlaştıran ve hatta bazen de birlik yapması zorunlu çevreleri birbirine düşmanlaştıran, kardeşkanının dökülmesine sebep olan faktörlerin neler olduğu konusunda çok ciddi ve derin araştırmalar yapmaları gerekmektedir. Neden birlik olunamıyor konusu biraz irdelendiğinde aslında sebeplerin birçoğunun geçmişe dayalı olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Kürd Ulusal Mücadelesine talip olan çevrelerin birçoğunun bölgede farklı menfaatleri olan güçlerin marifetiyle ortaya çıkarılmış olduğunu ve böylece oluşan güdümlü siyaset tarzının Kürdlerin birliği konusunda olumsuz anlamda büyük rol oynadığını görebiliriz.
Özellikle son kırk yıllık dönemdeki örgütlenmelerin kendi dinamiklerinden ziyade daha çok küresel veya bölgesel güçlerin dinamikleriyle, onların denetiminde ve kontrollü yapılar olarak ortaya çıktığı veya çıkarıldığına şahit olmaktayız. Dolayısıyla kendi öz dinamiklerine ve kendi öz gücüne sahip olmayan bu yapıların çok iyi niyetli olsalar bile mücadele süreçlerinde karşılaştıkları zorlukları aşmak üzere kendilerine katkı sunduklarını düşündükleri farklı güçlerin kontrolüne belli oranlarda da olsa girmemeleri asla mümkün değildir.
Özcesi kendi ekonomisiyle, kendi yetkin kadrolarıyla, kendi askeri güç ve kabiliyetleriyle başka güçlerle ilişkilenmiş her siyasi yapı mücadele boyutlandıkça ve zorluklar arttıkça bazı güç odaklarına yaslanmak ve ulusal duruşundan taviz vermek zorunda kalmışlardır. İşte bu ve benzeri sebeplerden dolayı birliklerin belirleyicisi ya da engelleyicisi rolü hep başkalarına ait olduğu gibi mücadele süreçlerindeki ihtiyaçların muslukları da yine başkalarının ellerinde olmuştur. Bunun en somut örneği son zamanlarda dünyaya hâkim güçlerin Güneybatı Kürdistan’ daki (Rojava) tavrında çok çarpıcı bir biçimde görülmektedir.
Kürdler açısından bir takım riskler taşıyor olmasına rağmen büyük fırsatların da ortaya çıkmış olduğu bu zaman diliminde Kürdlerin ve Kürd siyasi çevrelerinin dört parçada var olan imkân ve kabiliyetleriyle PKK/PYD’ nin sekter politikalarına rağmen, Güney Kürdistan’ daki referandum ve bağımsızlık süreçlerindeki ve Güneybatı Kürdistan gibi sıcak mücadele alanlarındaki tüm gelişmeleri büyük bir ciddiyetle takip ederek bu parçalardaki kardeşlerine tüm imkânlarını mutlaka kullanarak hatta bir seferberlik ruhu yaratarak yardımcı olmaları tarihsel bir sorumluluk olarak düşünülmelidir.
Ayrıca Doğu Kürdistan partilerinin birbirlerine yakınlaşmaları ve Kürdistan’ ın bu parçasında yeniden mücadele bayrağını açmaları son derece önemli bir gelişme olarak görülmeli ve o parçadaki Kürdistani mücadeleye de yardımlar esirgenmemelidir.
Kuzey Kürdistan’ da ise siyasi alanı bloke etmiş olan PKK/HDP’nin yanlış politikaları sonucu Kürd Halkına yaşatmış olduğu acıların sebepleri halkımıza doğru bir biçimde anlatılmalı, bahsi geçen partilerin inisiyatifi Kemalist Sola kaptırmış oldukları bilince çıkarılarak bu partilerin içinde mücadele eden milli unsurlarla yoğun bir ilişkiye geçilerek PKK’nin yanlış politikalarından vazgeçmesi mutlaka sağlanmalıdır. Ayrıca örgütün yanlışlarından kaynaklanıyor olsa bile TC Devletinin yurtsever Kürd Gençlerine ve bölge halkına yönelik katliamcı tutumuna ve Kürdleri bir bütün olarak teslim almayı hedefleyen baskı ve zulmüne her platformda karşı çıkılmalı ve koşullar ne olursa olsun mazlum ve mağdur Kürd Halkı militanca sahiplenilmelidir.
PKK ve HDP dışındaki Kürd Ulusal Demokratik Muhalefeti de bu tarihi ve önemli süreçte bölük pörçük ve güçsüz durumuna acilen son vererek kendi içinde birliğini mutlaka sağlamalı ve Kürdistan’ lılara sonuç alıcı hizmetler sunabilmelidir. “Küçük olsun benim olsun” şeklinde bildiğimiz eski anlayışlardan hızla uzaklaşmalı, Kürdistani mücadelede kendi aralarındaki yapay sorunları hızla aşarak Kürdistan ülkesinin elli milyon Kürde ait olduğu bilinciyle özgürlüğe susamış ve şiddet politikasından “el aman” etmiş Kürd Halkının imdadına yetişmelidir.
Saygılarımla
08/09/2016 İZMİR
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.