2005 Yılında ABD ve müttefiklerinin garantörlüğünde hazırlanıp ilgili taraflarca kabul edilen federal Irak anayasası, aradan 17 yıl geçmiş olmasına rağmen Kürdlerin lehine olan 140. Madde dâhil hiçbir maddesi, merkezi Irak yönetimi tarafından uygulamaya sokulmamıştır.
İran molla rejiminin hayalinde ki Şii hilalini oluşturmakta en büyük engel olarak gördüğü federal Kürdistan bölgesel yönetimini yıpratmak, etkisizleştirmek ve hatta mümkünse ortadan kaldırmak üzere büyük bir şeytani proje yürüttüğünü görmekte bilmekteyiz. İran molla rejimi bir taraftan Irak’ta ki Şii örgütler ve partiler vasıtasıyla (Haşti Şabi) Irak merkezi hükümetlerini büyük bir baskı altında tutarken, diğer taraftan birtakım maddi çıkarlar ve Acem oyunlarıyla da Kürdlerin kendi arasında ki birliği engellemek ve bozmak üzere türlü entrikalara başvurdukları da bilinmektedir.
İşte bu sinsi düşünce ve uygulamalar sonucu olarak, Süleymaniye bölgesinde birtakım YNK’li çıkarcı kişileri satın alarak Kerkük ihanetini Şengal bölgesinde ise Haşti Şabi çetelerini devreye sokarak PKK örgütünü kontrol etmiş ve böylece Sincar ve Şengal bölgelerinde farklı bir ihanetin ortaya çıkmasına sebep olarak, Ezidi kardeşlerimizin vahşi IŞİD saldırılarından sonra kendi yurtlarına dönmeleri engellenmektedir. Dolayısıyla İran mollalarının bu şeytani planlarında ki ısrarı yüzünden ne Irak merkezi hükümetleri kendi iradeleriyle kendi halkına hizmet edebilmekte ne de Irak federal anayasasında ki Kürdleri ilgilendiren maddeleri hayata geçirerek, Kürdler ve Arapların iyi komşuluk ve kalkınma yönünde ki çalışmaları hayata geçirmelerine fırsat vermekte.
İran mollalarının bu şeytani projelerinin ve Irak’a müdahale etmelerinin temel iki amaca yönelik olduğu bütün çıplaklığıyla ortadadır.
Bunlardan ;
1.si Kürdistan bölgesel yapısını bir zaman dilimine yayarak yıpratmak, çökertmek ve mümkünse ortadan kaldırmak.
2.si ise mezhepçi argümanları kullanarak Afganistan’dan Lübnan’a kadar gerçekleştirmek istedikleri Şii hilali vasıtasıyla hem İran halkının içinde bulunduğu sefalet ve huzursuzluğun üstünü örtmek hem de kendilerine ait mevcut gerici diktatörlüklerini daha bir sağlama almak için çabaladıkları bilinmektedir.
İran devletinin gerek Şahlık döneminde ve gerekse mollaların rejiminde Kürd’lere yönelik bu nefret dolu sinsi düşmanlıkları biliniyor olmasına karşılık, bizler için asıl şaşırtıcı olan Kürdlerin içinde ki bir kısım bedbahtların, üç kuruşluk menfaatleri ve var olan mevcut örgüt yapılarını korumak adına, İran mollalarıyla lanetli bir ittifak ve işbirliğine girerek mazlum Kürd halkına ve bu halkın gerçek temsilcisi olan Kürdistani kurum ve çevrelere yaptıkları ihanet ve düşmanlıklardır.
Irak’ta yapılan son seçimlerin üzerinden dokuz ay gibi uzun bir süre geçmiş olmasına karşılık, Kürdlerin hakkı olan cumhurbaşkanını seçememiş olması ve ayrıca hükümetin kurulamamış olmasının temelinde, İran mollalarının şeytani hesabı ve T.C. devletinin işgalci ve istilacı emelleri yattığından hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Çünkü seçilememiş bir cumhurbaşkanlığı ve kurulamamış bir merkezi hükümet, sadece ve sadece Irak’tan şeytani parmaklarını çekmeyen İran molla rejimi ve işgalci istilacı T.C. devletine büyük avantajlar sağlamaktadır. Irak’ta devam etmekte olan kriz atmosferi bahsi geçen her iki sömürgeci ülkenin yararına olduğu için, krizin büyüyerek onların istediği yöne evirilmesi, Kürdistan federe yapısının zayıflaması için, oyun içerisinde oyun kurarak sinsi hedeflerine ulaşmak üzere büyük bir gayret sarf ettikleri bütün Kürdler tarafından mutlaka bilinmelidir.
Bunun için en başta İran devleti olmak üzere, Kürdistan coğrafyasını sömürgeleştirmiş bu devletlerin oyunlarını bozmak ve mevcut özgür Kürdistan’a ait tüm kazanımları korumak üzere Kürdlerin yapması gereken, Kürdistani güçlerin dört parçada muhtemel gelişmelere karşı uyanık tutmak olacağı gibi, ayrıca etkili bir diplomasi vasıtasıyla da Kürdlerin aleyhine gelişeceği konularda da ABD ve AB ülkelerinin yardımlarını sağlamak olmalıdır.
Aksi durum bütün Kürdlerin büyük kaybına sebep olacağı gibi, önümüze çıkmış olan tarihsel bir fırsatında kaçırılmasına sebep olacaktır. Umarız ki bu yazıp söylediklerimi Kürd siyasi çevreleri tarafından dikkate alınarak, mevcut kritik dönemin ciddiyetine uygun ortak bir tutum ve dayanışma sağlanması yönünde gayret sarf edilir. Yine bilinmelidir ki, Güney Kürdistan bölgesel hükümeti herhangi bir güç ve statü kaybına uğrarsa, altmış milyon Kürd insanı nerede olurlarsa olsunlar, hayatın tüm alanlarında daha büyük bir kayba uğrayacak ve yine Kürd halkına reva görülen kölelik daha da katmerli bir zulme dönecektir.
Saygılarımla,
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.