Bilindiği üzere ABD ve müttefiklerinin Irak’a müdahalesi ve Saddam Rejiminin devrilmesi sonucunda Irak’ta yapılan yeni anayasada Kürdlere federal bir bölge statüsü tanınarak önemli avantajlar sağlamıştı ancak Kürdler bu avantajlarını özellikle Mam Celal’in ölümünden ve YNK’nin kendi içerisindeki iktidar kavgası ve çelişkileri sonucunda ne yazık ki doğru ve verimli kullanamadılar.
IŞİD Terör örgütünün Irak’a saldırması ve Musul vilayetini işgal ettikten sonra tam da Bağdat’a yöneldiği bir sırada bir sihirli elin araya girmesiyle bir anda Kürdistan bölgesine yönelmesi ve Kürdistani güçlerin bu vahşi ve gerici çetelere karşı kendi topraklarını karamanca savunması Kürdistan Federe yapısına maddi ve manevi anlamda büyük zararlar vermiş ve Kürdistan bölgesi tam da toparlanacağı bir zamanda ciddi ekonomik ve sosyal kayıplara uğramıştı.
Aynı dönemlerde İran Molla Rejimi sinsi bir biçimde devreye girerek Irak Merkezi Hükümeti’ni ve Şii Kutsallarını korumak bahanesiyle Haşdi Şabi denilen çeteleri örgütleyerek Irak’a sözde yardım gerekçesiyle bu çete örgütlenmesini silahlandırıp Irak ordusunun içine katmış ve daha sonraki süreçlerde de onları yasal bir statüye kavuşturarak adeta Peşmerge’ye karşı kullanmıştır.17 Ekim saldırılarında ve Kerkük’ün işgali sırasında ise YNK içerisindeki ihanetçi bir kanat Haşdi Şabi ile yaptıkları gizli bir anlaşma sonucu Kürdistan’ın kalbi sayılan Kerkük ve bir kısım tartışmalı bölgeleri Irak ordusu ve Haşdi Şabi güçlerine adeta terk etmiştir.
Daha sonraları İran Molla Rejiminin büyük desteğini alan Haşdi Şabi güçleri PKK ile iş ve güç birliği yaparak Şengal’de ve Mahmur bölgesinde bulunan Kürdistan’ın meşru güçleri olan Peşmerge’ye karşı cephe açarak Kürdistan Federe yapısının otoritesini tanımayan bir tutum takınmışlardır. Bahsi geçen bu iş birliği ve ihanet bugüne kadar da devam ettirilmektedir. Günümüzde PKK güçleri Türkiye Kürdistanı’nı adeta terk ederek İran’ın denetimindeki Süleymaniye, Kandil ve Haşdi Şabi çetelerinin yardımlarıyla Şengal ve Çevresinde tutunurken T.C. ordusuna bağlı işgal güçlerinin Kürdistan bölgelerine girmesi ve yerleşmesi için ciddi bahanelere yaratmaktadırlar.
Bütün bunların gerçekleşmesinde asıl amacın İran ve T.C. sömürgeci devletlerine bir takım bahaneler yaratmak Kürdistan Federe Yapısını yıpratmak ve bu yapının meşruiyetini ortadan kaldırmaya yönelik olması nedeniyle dört parçadaki Kürdlerin birlikteliğini ciddi bir şekilde engellemek olmuştur.
Gelinen bu aşamada ve İran, Irak, Türkiye Hükümetlerinin Kürdistan üzerinde kara bulutlar gezdirme gayretleri ve var olan Kürdistan Federe Yapısını yıpratmak ve ayrıca mevcut Irak anayasasında Kürdlere tanınmış olan hakları ellerinden alarak Kürdleri statüsüz bırakma çabalarından başka bir anlamı ve amacı yoktur.
Sayın Mesrur Barzani’nin bu ciddi kaygıları gidermek KDP ve diğer Kürdistani parti ve örgütlerin elini güçlendirmek ve tehlikeye sokulmak istenen Kürdistani statüyü korumak ayrıca da yardım almak üzere acilen ABD’yi ziyaret etmenin ihtiyacını duymuştur. ABD ve batılı ülkelerin Kürdlere yardım konusunda nasıl bir tutum takınacağını ve İran molla rejimi ile T.C. Devletinin Kürdistan’a yönelik baskı ve entrikalarına karşı nasıl bir politika izleyeceğini önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz.
Bu kritik süreçte esasen can alıcı rol yine Kürdlerin dört parçada Milli Demokratik bir çizgide ısrarlı ve dirençli duruşu ve Kürdistani çıkarları önceleyerek birlik içerisinde Kürdistan Federe Yapısına yapacakları katkı ve yardımlar belirleyici olacaktır. Bu anlamda dört parçada bulunan Kürdlerin birliği ve mili bir reflekse sahip olmaları oldukça önemlidir.
Günümüzde Dünya hakim olan ABD, İngiltere ve Fransa gibi batılı devletlerin kısa orta ve uzun vadeli hesaplarına ve kendi çıkarlarını önceleyerek hareket ettikleri gerçeğini kesinlikle bilmek gerekiyor. Ancak bu güçlerin İsrail Devletini güvenceye alacak ve Ortadoğu’daki yeraltı ve yerüstü zenginliklerini de hesaplayarak Kürdlerin devletleşmesi sürecine önemli katkılar verecekleri bir eğilim içerisinde olduklarını da bilmek gerekiyor.
Son söz olarak Kürdler kendilerine ait bu coğrafyada bundan 33 yıl evvel sahip oldukları Raperin direnişi ruhuyla ve birlik içerisinde hareket ederlerse ancak o zaman dünya milletler camiasında onurlu bir yere sahip olabilirler. Bundan dolayı diyoruz ki Bütün Kürdler hadi hep birlikte ve var olan gücümüzle ülkemizi ve Kürd halkını koruyup savunalım.
M.Hüseyin Taysun
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.