Kürdistan’da yetmişli yılların sonlarına kadar gerek Kürdler adına siyaset yapanların ve gerekse Allah rızası için hacca gidenlerin toplum nezdinde önemli bir itibarı vardı. Ancak ne yazık ki sömürgeci güçlerin özel çalışmaları ve çarpık kapitalizmin kendine özgü koşulları, Kürd toplumuna ait birçok değeri yozlaştırdığı gibi bu iki saygın alanı da çapsız insanların at oynattığı bir arenaya dönüştürmüş oldu.
Bu yazımın, okuyan dostlar tarafından çok daha iyi anlaşılması için konuya Hacı Sürmeli hikayesiyle başlamak istiyorum.
Hacı Sürmeli, benim de doğup büyüdüğüm Ağrı ilinde fakire fukaraya, güçsüz insanlara hakaret ederek zenginleşen ve zenginleştikçe de çevredeki insanlara daha fazla zulüm ve hakaretleriyle tanınan birisiydi. Töremizin gereği ebedi dünyaya intikal ettiği için kendisine Allah’tan rahmet diliyorum.
Hacı Sürmeli, yaşamı boyunca fakir fukaradan gasp ettiği paralarla defalarca hacca giden birisi olarak tanınıyordu. O yıllarda hacca gitmek belli bir asalet, inanç sahibi kişilerin, çevresine olabildiğince yardımcı olanların ve saygın insanların yerine getirdiği bir ibadet tarzıydı. Ancak Hacı Sürmeli, bölgede bilinen yaşam tarzının ötesinde hakaretleri ve zulmüyle tanınan aykırı bir özelliğe sahipti.
Hacı Sürmeli, dört yıl boyunca evinin ihtiyaçlarını alıp da borcunu ödemediği bakkalın karşısında hacca gitmek üzere bir otobüse biner. Bakkal, alacaklarını bir türlü tahsil edemediği Hacı Sürmeliyi hacca gitmek üzere olan otobüsün içerisinde görür ve hızla alacağını tahsil edebileceği umuduna kapılarak oğlunu otobüse gönderir ve oğluna tembih ederek Hacı Sürmelinin kendilerine olan hesabını diğer hacı adaylarının da duyabileceği şekilde yüksek sesle istemesini söyler.
Bakkalın oğlu, babasının dediklerini harfiyen uygular ve Hacı Sürmeliye yüksek sesle “Hacı, üçüncü kez hacca gidiyorsun ama bize dört yıl önceden kalma borcun var onu lütfen öder misin?” der. Hacı Sürmeli, büyük bir pişkinlikle ve hiçbir mahcubiyet duymadan bakkalın oğluna dönerek “Oğlum, babana çok selamımı söyle ve babana de ki hacı amcam dedi ki bir adam eğer hacca gidiyorsa onun hem geçmişte işlediği günahları cızzz olur hem de borçları cızzz olur.” Der.
Hacı Sürmeliden bunları dinleyen çocuk, konuyu olduğu gibi babasına aktarır ve zavallı bakkal Hacı Sürmeliye ait hesabın üstünü çizerek bir daha bu hesabı istememek üzere Allah’a havale eder.
İkinci hikayemize gelirsek;
12 Eylül faşist darbesinden önce Kürd halkının gasp edilmiş hakları ve sömürgecilerden gördüğü zulme karşı siyaset sahnesine çıkıp kendi halkının haklı ve meşru mücadelesini yapanların birçoğu, kendilerini hem Kürd halkına karşı hem de siyasi rakiplerine yönelik büyük bir sorumluluk içerisinde hissederdiler. Yapılan mücadelenin doğası gereği herhangi bir yanlış karar veya yanlış bir pratik sergileyerek mücadeleye ya da uğruna mücadele ettikleri Kürd halkına en ufak bir zarar verdiklerinde öz eleştiri mekanizmasını büyük bir olgunluk ve sorumluluk gereği işleterek ilgili taraflardan özür diler ve bu türden hataları yapmayacaklarına dair söz verirdiler.
Ancak bu hassasiyet derin devletin labirentlerinde hazırlanıp ve Kürd halkının başına bela edilen Apocu harekete kadar böyle devam etti. Bahsi geçen bu hareketin bilinen merkezlerden desteklenip Kürdistan sathına yayılıp güçlenmesinden sonra Kürd halkının başına getirilen bir yığın bela ve mağduriyete rağmen ne öz eleştiri mekanizması işletildi ne de yıllardır özgürlük özlemiyle tutuşarak kendilerine destek verip mağdur olan halk kesimlerine karşı herhangi bir sorumluluk veya nedamet hissedildi.
Bunun en son örneğini mecliste bardak kırmasıyla tanınan Hasip Kaplan ve İmralı’nın güvenilir kuryesi şaklaban Sırrı Süreyya Önder arasındaki çirkin ve seviyesiz polemikte görmekteyiz. Aslında her iki tarafta aynı merkezden uzun yıllar yönetilerek görevlendirilmiş iradesiz kişiliklerdir. Şayet, birilerinin sorgulanması gerekiyorsa o da Kandil’de taht kurmuş ve kendi devletinin bekası adına tüm aklını kullanan Duran Kalkan vb. Kemalist Türk solcularıdır. Hendek ve barikat olaylarından sonra HDP’ye sırt çevirmiş mağdur Kürd insanlarının tekrardan bu partiye dönmesi için uydurulmuş bu senaryoya tüm Kürdlerin itibar etmemesini temenni ediyorum.
Allah, mağdur ve mazlum Kürd halkını siyaset sahnesindeki Hacı Sürmeli ve benzeri vicdansız kişiliklerin şerrinden korusun.
Saygılarımla
M. Hüseyin Taysun
11.01.2018 / İstanbul
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.