Kürdlerin, Kürdistanı işgal altında tutan egemen ulus ümmetçileri ya da sol sosyalist çevrelerinin, sahte vaatlerine inanarak siyaset yapması veya Kürd halkının enerjisini bu kanallara yönelterek, sözde kardeşlik ve birlikte ortak vatanda yaşama heveslerine kapılması, ham hayalin ötesinde bir anlam taşımadığı gibi, böylesi denemelerin dünya insanlık tarihinde bir sonuç vermediği de bilinmektedir.
Daha somuta indirgersek ütopyanın ötesine gitmeyen veya gerçek yaşamın pratiğinde hiçbir karşılığı olmayan, bu ve benzeri parlak teorilerin kulağa hoş gelen sözlerin gerçekleşmesi mümkün olsaydı, yaşadığımız dünyada değişik milletlere ait devletlerin sayısı iki yüz küsurların üzerinde olmazdı. Oysa günümüz dünyasında sayısı bir veya birkaç milyonlarla ifade edilen yaklaşık yüz dolayında farklı milletlere ait özgür devletlerin olduğu bilinmektedir.
Aslında tartışılması gereken milletlerin özgür ve kendilerine ait devletlerinin olup olmaması değil, devletlerin kendi toplumlarını nasıl ve hangi sistemle yönettiği sorunudur
Konumuzdan bahisle Kürdlerin asırlara tekabül eden devletsizliğini, yani maküs talihini yenmek ve işgalciler tarafından kendilerine reva görülen kimliksiz, köle yaşamını sonlandırıp, kendi topraklarında özgür ve onurlu bir yaşamı nasıl inşa etmeleri gerektiği meselesidir.
Buradan bakacak olursak özellikle Güney Kürdistan’daki yaklaşık yüz elli yıllık, aralıksız bir özgürlük mücadelesi ve emsali görülmemiş ağır bedellerin ödenmesi sonucunda gelinen nokta, Kürdlerin devletleşmesi açısından oldukça elverişli bir ortama dönüştüğünü söyleyebiliriz.
Kürd milli kimliğine, tecrübeli,sağlam, inançlı bir öncülüğe sahip Güney Kürdistan mücadelesi, Irak merkezi hükümetinin tüm ayak sürümelerine ve diğer sömürgeci devletler (Türkiye, İran, Suriye) yönetimlerinin sinsi ve düşmanca müdahalelerine rağmen,savaş alanlarında her gün yeni mevziler kazanırken,siyaset ve diplomasi cephesinde de olağanüstü başarılara imza atmaktadır.
Kürdistan’ın, Güney parçasındaki Kürd parti ve örgütleri arasındaki bir takım çekişme, sürtüşme ve yetmezliklere rağmen, Kürd milli damarı üzerinden şekillenip gelişen mücadelesi, diğer parçalardaki halkımız ve onların adına mücadele eden siyasi çevreler üzerinde pozitif bir etki yarattığını söyleyebiliriz. Uzun yılları kapsayan mücadele dönemleri bir taraftan halkımıza büyük acılar yaşatırken, diğer taraftan da yeni mücadele yöntemleri, uluslar arası ilişkiler, doğru dost ve müttefikler yaratmada önemli tecrübelerin sahibi olma becerisi ve zenginliği kazandırdığını bilmemiz gerekiyor.
Özelikle IŞİD terör örgütünün, Özgür Kürdistan topraklarına saldırması sonucunda, referandum,ekonomik kalkınma ve devletleşme çalışmalarına önemli zararlar verip, engeller çıkarmasına karşılık,o dönemde Güneyi yöneten kadro ve partilerin içinde bulundukları atalet ve rehaveti aşma konusunda tetikleyici, olumlu bir rol oynadığını da unutmayalım.
Bir musibet, bin nasihat misali, başta Güneyi yöneten kesimler olmak üzere, tüm Kürdistanlıların eksiklerini görebildikleri gibi, bu acılı, maddi ve manevi açıdan oldukça maliyetli dönemde, Kürdistan’ın tüm parçalarındaki güçlerin, daima birlikte ve beraberce düşmana karşı uyanık olunması gerektiği,son dönemde yaşadığımız somut pratikle de bizlere öğretmiştir.
On binlerce masum insanımız katledilirken, yüz binlercesinin sürgün yollarına düştüğü, binlerce kahraman peşmerge ve Kürd savaşçısını şehit verdiğimiz, bu acılı dönemde, tüm zorluklarına rağmen Kürdlerin birliğine olan ihtiyacın ertelenmez olduğunu da bizlere kanıtlamıştır.
Geldiğimiz bu aşamada, biz Kürdlerin, özelliklede Kürd siyasi yapılarının, devletleşme yolundaki mücadelede önemli mesafe ve merhaleler kat etmiş Güneyli kardeşlerini,Kürdistani bir anlayışla sahiplenerek tüm imkan ve kabiliyetlerini seferber etmeleri gerektirmektedir.
Ayrıca geçmiş tüm hata ve yanlışlarımızdan önemli dersler çıkararak, ülkemizi ve halkımızı özgürleştirebilmenin yegâne reçetesinin, Kürdlerin birliği olduğu gerçeğini bilince çıkararak halkımıza yönelik çalışmalarımızı bu temel üzerine kurmalı ve yürütmeliyiz.
Unutmamamız gerek en önemli konu ise bugün devletleri olan ve kendi topraklarında özgür ve insanca yaşayan milletlerin başarısının en önemli sırrı milliyetçilik yaparak devletlerini kurmuş olmalarıdır.
Bu anlamda her milletin olduğu gibi Kürdlerin de, toprağı, kimliği, dili, kültürü, tarihi ve namusunun tek ve yegâne teminatı kendi devletleri olacaktır.
Tüm Kürdistani güç ve çevrelerin bu gerçekler temelinde biri birleriyle kardeşçe ve dayanışmacı bir ruhla hareket etmesi temennisiyle.
Saygılarımla
M.Hüseyin Taysun
12/05/2015 Ä°stanbul
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.