Coğrafyamızın en kadim milletlerinden olan Kürd halkının, tarihin hiçbir döneminde beraber ya da komşu olarak yaşadığı halkların herhangi birisine haksızlık, zulüm, saygısızlık ya da komşularının hukukunu çiğnediği, topraklarına göz diktiği ve işgal ettiği görülmemiştir. Tam aksine, gerek bölge ülkelerinden gerekse uzak diyarlardan Kürdistan topraklarına herhangi bir mağduriyetten dolayı sığınmış olan tüm milletlere kucak açmış, ekmeğini paylaşmış ve tarihte emsaline rastlanmayacak fedakarlıklar yapmıştır.
Ancak ne acıdır ki, Kürdler kendi coğrafyalarında kimlere kucak açmışsa ve kimlere yardım etmişse, en büyük zararı da onlardan görmüştür. Yine Kürdlerin coğrafyasına sığınanalar, bir dönem sonra Kürdlerin topraklarında egemenlik kurarak Kürdlere ait tüm değerlere saldırıp bu necip halkı yok etmenin sinsi planlarını yapmışlardır. Bu gerçekliğin en çarpıcı örneği, Orta Asya’dan kovulan ve Anadolu, Mezopotamya topraklarına sığınmış olan Türklerdir. Şayet Kürd halkı, kendine yakışan ancak yıllar sonra bedelini ödediği misafirperverliği Türklere yapmamış olsaydı belki de bugün Türk denilen bir millet olmayacaktı.
Örneğin; gerek balkanlara ve gerekse İran ve Arap yarımadasına göç etmiş Türklerin şuan millet olarak esamesi dahi okunmamaktadır. Bütün bunlara karşılık tarihin bütün dönemlerinde Türklere iyilikten başka ve onların zor günlerinde kendilerine yardım etmekten gayri herhangi bir pratiğe sahip olmayan Kürdlerin Türkler tarafından düşman olarak görülmesi ya da Kürdlerin hakkı olan özgürlük mücadelelerine engel olmaları akılla ve vicdan izah edilebilecek bir durum değildir.
Mevcut AKP iktidarının referanduma yönelik tutumuna gelince, Kemalistlerin boyunduruğu altında yıllarca inim inim inletilen sözde mütedeyyin AKP iktidarı şayet on beş yıldan beri iktidarda kalabilmişse, bunun yegane sebebi Kürdlerin kendilerine verdiği büyük destektir. Geldiğimiz noktada AK Parti iktidarının bağımsızlık referandumunu engellemeye yönelik Kürdistan’ın sınır hattındaki tatbikatı Kürdistanı işgal etmek üzere meclisten yeni bir tezkere çıkarması ve akla mantığa sığmayan tehditlerini sürdürmesi durumunda bilinmelidir ki Kürd seçmenlerine rağmen bu şartlarda mevcut iktidarını devam ettirebilmesi asla mümkün olmayacaktır.
Yine mevcut AKP iktidarı bilmelidir ki referandumu engellemek amacıyla diğer Kürdistan işgalcisi üç devlette tarihin derinliklerine dayalı bütün uzlaşmaz çelişkilerine rağmen sadece Kürdler özgürleşmesin diye hız verdikleri askeri ve diplomatik çabaları ve farklı engelleme yöntemleri Kürdlerin haklı ve meşru taleplerini durdurmaya yetmeyecektir.
T.C. devletini yönetmekte olan başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere her düzeyde siyasetçi ve bürokratın Kürdistan da ki referandum hakkında zehir zemberek beyanlarını mutlaka Kürdler tarafından bir karşılığı olacaktır. Güney Kürdistan yönetiminin başta Sayın Mesud Barzani olmak üzere tüm yetkili ağızlarından Türkiye ile iyi ve dostane ilişkilerin sürdürülmesinden yana onlarca demeç verilmesine rağmen Türkiye’yi yönetenlerin ısrarla Kasımpaşa ağızıyla Kürdleri tehdit etmelerinin Türkiye devletine hiçbir yarar sağlamayacağı mutlaka bilinmelidir.
Bir Kemalist gazetecinin belirttiği üzere “Kürdistan topraklarına yönelik herhangi bir askeri hareket Türkiye’nin bütün dünyayı kendi karşısına alma sonucunu doğuracaktır. Ayrıca Türkiye-Kürdistan ekonomik ilişkileri Türkiye’nin Avrupa ülkeleri ile son derece kötü olduğu bir dönemde Türkiye ye can suyu niteliğinde oldukça ciddi bir ekonomik katkı sunduğu unutulmamalıdır. Gerek elli milyon Kürd halkının tehditlere karşı göstereceği reaksiyon ve gerekse Türkiye’nin dünya devletleriyle olan kötü ilişkileri Türkiye açısından tamiri mümkün olmayacak ekonomik, sosyal ve toplumsal sonuçlar doğuracaktır.
Geçmişte Kosova’da Bosna’da, Çeçenistan’da ve benzeri balkan ve Kafkas ülkelerinde Türklükle Müslümanlıkla neredeyse hiçbir ilişkisi kalmamış çevrelere yönelik Türkiye’nin takındığı tavır ve onlara yaptığı yardımlar Kürd halkı tarafından gayet yakından izlenmiş ve hafızalarda ki tazeliğini korumaktadır. Bütün bunlara karşılık Güney Kürdistan yöneticilerinin ısrarlı dostluk ve iyi komşuluk çağrılarına Türkiye’yi yönetenlerin en üst perdeden tehditkar cevap vermeleri ancak ve ancak mevcut dünyayı tahlil edememe acemiliği ya da bir devletin nasıl yönetileceğini bilememe ruh halidir. Oysa Orta doğunun en kadirşinas halkı olan Kürdlerin bu kritik dönemdeki özgürlük mücadelesinde kendilerine uzatılacak bir dost elinin yine Kürdler tarafından büyük bir takdirle karşılanacağı ve yüzyıllarca unutulmayacağı bilinmelidir.
Kürd halkı uğruna baş koyduğu haklı ve meşru bu özgürlük mücadelesini bütün zorluk, engelleme ve tehditlere rağmen mutlaka zaferle sonuçlandıracak ve uğruna büyük bedeller ödedikleri kendi devletlerini yani Kürdistanı kuracaklarından dost düşman hiçbir çevrenin kuşkusu olmamalıdır. Bu anlamda Kürd halkı yeniden doğuş mücadelesinde hem haklıdır ve hem de Kürdistan devleti Kürdlerin anasının sütü gibi hakkıdır.
Sonuç olarak Kürdlere tekrardan seslenmek istiyoruz yüzyıllardır yaptıkları büyük mücadeleler ve önemli fedakarlıklar sonucu önlerine çıkan bu tarihi altın fırsatı mutlaka ama mutlaka doğru değerlendirmeli ve çevrelerindekilerin barbar yaklaşımlarına ve kurusıkı tehditlerine aldırmadan bağımsızlık referandumuna tüm enerjilerini kullanarak mutlaka sahip çıkmalı ve özgürlüğün reçetesinin Kürdlerin birliğinden geçtiğini asla unutmamalıdırlar.
Her biji yekiti ya Kurdan
Saygılarımla
M. Hüseyin Taysun
23.09.2017
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.