Kandil baronlarının S.Demirtaş’a söylettikleri seni başkan yaptırmayacağız sözünden bu yana ortaya çıkan siyasi atmosfer Türkiye’de Kürd düşmanlığı üzerinden siyaset yapmakta olan MHP ve D.Bahçeli için tarihi bir fırsatın yakalanmasına sebep olmuş ve o günden günümüze kadar Kürd halkına yapılan haksızlık ve zulmün dozu giderek artmıştır.
Yine aynı süreçlerde Diyarbakır’da HDP’nin düzenlediği bir mitingde Kandil’de hazırlanmış bir metin S.Demirtaş’a Kürdçe olarak okutulmuş ,aynı metnin Türkçesi ise S.Süreyya Önder tarafından okunmuş olmasına rağmen bu konuda açılmış olan davanın sonucunda S.Demirtaş’ın 8 yıldır zindanda tutulmasına karşılık ne gariptir ki S.Süreyya Önder bu davadan beraat ederek şu anda TBMM’de meclis başkan vekilliği yapmaktadır. Burada anlaşılacağı üzere aynı metni okuyanlardan birisinin Türk olması onun suçsuzluğunun sebebi sayılarak bir diğerinin ise Kürd olması nedeniyle zindanda tutulmasına sebep olmaktadır.
Oysaki S.Demirtaş o dönemde Kemalist Türk Solu ve bazı karanlık çevrelerin gazına gelmeyerek siyasi bir tecrübe ve aklı selimle hareket etmiş olsaydı ve başında bulunduğu partisini kendi özgür iradesiyle yönetmiş olsaydı sonuç böyle olmayacaktı ve 80 milletvekiline sahip partisiyle ya AKP ile iktidar ortağı olacak ya da bugün MHP’nin yaptığı gibi AKP iktidarını dışarıdan destekleyerek bir takım karanlık güçlere rağmen Kürdlere yönelik sinsi oyunları bozmuş olacaktı ve yine Kürd halkına yönelik bu zulüm siyasetine fırsat verilmeyecekti.
Bahsi geçen ve Kürdler adına yakalanmış bu tarihi fırsat Kandil baronları , Kemalist Türk Solu ve bir takım art niyetli çevrelerin bütün oyunları bozulacak ve Kürdler böylece bir nefes almış olacaklardı. Bunun tam tersi yapılarak MHP ve D.Bahçeli iktidar ortağı edilerek Kürdler üzerindeki haksızlık ve zülüm giderek katmerleşmiş ve görünen o ki Erdoğan’ı kendisine mecbur bırakan MHP ve benzeri güçler bu zulüm ve haksızlığı bir süre daha sürdüreceklerdir. MHP ve ülkücü faşist çevrelerin Devlet içindeki kadrolaşmaları ve ayrıca ekonomik olarak gücenmiş olmaları Erdoğan ve AKP iktidarını her gün biraz daha zorlayıp yıprattığı bugünlerde sistem kendi içinde yeni bir alternatif yaratsa bile yine en ağır fatura Kürdlere çıkarılacak ve bu yeni formüllerde de Kürdlerin ve Kürdler adına siyaset yapanların hiçbir çıkarı ve rolü olmayacaktır.
Mevcut gidişatı böylece özetledikten sonra Kürdler ne yapmalıya gelirsek
Türkiye’deki mevcut bu ceberut Devlet sistemi başka milletlerin yokluğunu esas alarak ve onların hak ve hukukunu yok sayarak kendi bekasını sürdürmek isteyeceği ve bu politikalarından asla vazgeçmeyeceği gün gibi ortadayken en başta Kürd halkı olmak üzere Türkiye’de zulme ve haksızlıklara uğramış tüm kesimlerin bu gidişatı durdurabilmelerinin yegane yol ve yöntemi kendi aralarında asgari bir birlik sağlayarak öncülüğünü Kürdlerin yapacağı milli demokratik bir zeminde bir araya gelerek mücadeleye yeniden bir start vermeleriyle mümkün olacaktır.
Kürd siyaseti gelinen bu aşamada yıpranmış simalar, halktan kopuk kişiler , itibarını kaybetmiş unsurlar ve çareyi Türk solunda görenlerle herhangi bir mesafe alması ve mevcut bu ağır yükü omuzlaması mümkün değildir. Bu durumda Kürd Ulusal Demokratik Mücadelesini uzun yıllar sürdürmüş ve inandığı bu kutsal davanın hiçbir aşamasında geri adım atmayarak halkına gönül vermiş kişilerin içinde bulunacağı ancak çoğunluğunu yurtsever gençlerin ve kadınların oluşturacağı bir hareketi örgütleyip ortaya çıkarması her namuslu , dürüst , yurtsever insanların görevi olmalıdır. Gelinen bu aşamada tüm olumsuzluklara rağmen böylesi bir yapıyı ortaya çıkarmak mümkündür.
Aksi durumda yılların yıprattığı soğuk savaş döneminin paradigmalarıyla siyasette inat eden uzunca yıllara rağmen halk arasında hiçbir karşılığı olmayan sözde lider ya da siyasetçilerin artık bu halk adına yapabilecek bir şeyi olmayanların mevcut ağır yükü taşıması mümkün değildir. Miadını doldurmuş bu ve benzeri kişilerin yapabilecekleri tek şey köşelerine çekilerek ve anılarını yazarak ömürlerinin son dönemlerini tamamlamasıdır. Unutulmasın ki Kürd halkının şu anki mevcudu 60 milyondur ve bu milyonların içerisinde kendi milletine ve kendi coğrafyasına aşık on binlerin çıkabileceğinin hesabını yapamayanların artık gençlerin ve kadınların önünü açması dilek ve temennilerimle…
M.Hüseyin Taysun
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.