Kürd halkının binyıllara dayanan kültüründe düşmanlıkların ya da uyuşmazlıkların çözümü ve barışı ilgili tarafların onuru , gururu ve haysiyeti dikkate alınarak yapılmaktadır. Bunların dikkate alınmadığı hiçbir girişim çözüm ve barışa hizmet etmediği gibi Kürd halkı tarafından hiçbir şekilde onay görmemektedir.
Kürdistan’ın birçok kasabası ve kentinde olduğu gibi benim gençlik yıllarımda da bölgenin ekonomisinin belirleyici unsuru her zaman hayvan pazarları olmaktaydı. Bu pazarlarda ise alıcı ve satıcı arasındaki en önemli rolü bölgemizde cambaz olarak bilinen kişiler yerine getirmekteydi. Bunlar bir nevi arabulucu olarak görülmekteydi. İşte bu cambazlar ortayı buldukları her pazarlıktan sonra kendi komisyonlarını alarak geçimlerini sağlamaktaydılar.
Esas konumuza dönersek:
Bütün siyasi yaşamını Türk ırkçılığı ve Türk şovenizmi üzerine geçiren ve Türkiye’de yaşamakta olan başta Kürd halkı olmak üzere Rumlara, Ermenilere, Asuri Süryanilere düşmanlıkla geçirmiş ve bu milletleri aşağılamaktan ve hakaret etmekten başka en ufak olumlu bir icraata sahip olmayan MHP lideri Devlet Bahçeli başına sanki saksı düşmüşçesine ani bir refleksle Kürdler ile dost ve kardeş olacak bir biçimde Öcalan ve onun örgütüne yönelik bir çağrı yapmıştır.
Çağrının maiyeti aynen şöyledir: A. Öcalan İmralı’dan getirilecek ve DEM Partisinin bir grup toplantısında liderliğini yaptığı örgütünü feshederek emrindeki militanların T.C. Devleti’nin şefkatli kollarına teslim olacaktır. Buna karşılık T.C. Devleti Türk Ceza Yasasındaki Umut Hakkını uygulayacak ve kendisine Ankara’nın merkezinde bir malikane tahsis edilecek ve böylece Öcalan’ın tecrit hayatı son bulacaktır.
Peki Devlet Bahçeli böylesi bir çağrıyı hangi sıfatla yapmaktadır? Bildiğimiz kadarıyla Devlet Bahçeli’nin partisi mevcut iktidarın resmi ortağı değildir ve mevcut kabinede de hiçbir bakanı bulunmamaktadır. Dolayısıyla resmi bir sıfatı olmayan Bahçeli işine gelmediğinde muhalefet yapmakta işine geldiğinde ise iktidarın yanında durmakta ve bu anlamda omurgasız bir siyaset izlemektedir. Ayrıca T.C. Meclisinde %5-8 arasında değişen bir oy potansiyeline sahip olan bu zatın Türkiye’de yüz yıllık bir siyasi sorun olan Kürd meselesinde bu ölçekte bir ağırlığa sahip olması oldukça şaşırtıcı değil midir?
Türkiye’de 40 yıldır sürmekte olan bu kirli ve kontrollü savaşı durdurmak üzere elbette ki devletin ve iktidarın mutlaka bir inisiyatif ortaya koyarak bu devasa soruna büyük bir ciddiyetle ve sorunun gerçek sahipleriyle yine bir takım devletlerin gözlemciliği ve garantörlüğüyle ele alması gerekmektedir. İşte tam da bu noktada ne Devlet Bahçeli ne de A. Öcalan çözülmesi gereken bu uluslararası sorunun tek başlarına muhatabı değillerdir. Esasen yüz yıldır ret ve inkar temelinde T.C. Devleti ve iktidarları tarafından sürdürülmekte olan bu sorun birileri istediği için ve Kürd halkına rağmen PKK ve devletin militarist savaş yanlısı kesimleri arasında yürütülmesi uygun görülmüştür.
Kürdler bu karanlık güçlerin uygun gördüğü çatışmalı ve şiddete dayalı ortamda 50.000 gencini kaybetmiş , 8 milyon insanı sürgüne tabi tutulmuş , 6000 köyü yakılarak boşaltılmış , 17000 faili belli olayları yaşamış ve 500.000’e yakın insanları farklı zindanlarda yatırılmıştır ve bunların binlercesi sakat kalmıştır. Elbette ki bu süreçte zavallı Anadolu insanları da büyük maddi ve manevi kayıplara uğramışlardır. Günümüzde Türkiye’de yaşanmakta olan yoksulluk ve sefaletin bilinen bir sebebi vardır. Bu sebep de Kürd anasını görmesin düşüncesidir ,Kürdler kendi diliyle ,kültürüyle ve onuruyla yaşamasın düşüncesi bu 40 yılda T.C. Devleti’ne 800 Milyar Dolara mal olmuş ve beyan edilmeyenler de işin cabası.
Şimdi geldiğimiz bu şartlarda Kürdlere Bahçeli’nin önerdiği ve Kürdlerin ödediği bunca bedele rağmen Öcalan ve DEM Partililerin de evet demek için çırpındıkları bu dayatmacı koşullara Ağrı’da hayvan pazarındaki cambaz kardeşlerimin dahi razı olmayacakları bu rezillik çok iyi bilinmelidir. Kürd halkı onurlu ve adil bir çözüme ve barışa her zaman hazır olmuşlardır ancak onursuz bir teslimiyeti asla kabul etmemişlerdir. Bu uluslararası özelliğe sahip olan Kürd sorununun muhatapları Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ve mevcut AKP İktidarıdır. Kürd cephesinde ise bir bütünen Kürd halkı ve onların temsilcisi olan yurtsever Kürd Partileri ve bu halkın kanaat önderleridir.
Bu arada Çanakkale ilinde ırkçı faşist çevrelerin Ağrılı Kürd hemşerilerimizin düğün şenliğine saldırısını şiddetle kınıyor ve yaralı hemşerilerime geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
M.Hüseyin Taysun
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.